Hollanda’nın başarısı doğru destekleme politikaları ile yön verilen üretim, pazarlama ve dağıtım ağı sisteminin birlikte işleyişinden geliyor. Ancak bu sistemin en önemli ayaklarından biri de eğitim ve AR-GE çalışmalarının temelinin atıldığı üniversiteler.

Hollanda’da üniversitelerin tarımda odaklandığı ana konuların başında, gıda üretimi, gıda tüketim artışı, yaşam alanı, gıda sağlığı ve geçim var. Üniversitelerin gıda üretimi konusunda asıl odak noktası az girdi ile iki katı ürün alarak verimi artırmak. Buna “24’üncü Yüzyıl” tarımı deniyor. Üniversitelerde araştırma amacıyla oluşturulan tarla ve seralar, tarımdaki yeni gelişmeler hakkında bilgi almak isteyen bütün üreticilere açık. Üniversitelerdeki araştırmalar, üretici-devlet-özel sektör ortaklığı ile destekleniyor. Hollandalılar bu işbirliğine, “Başarıyı sağlayan altın üçgen” adını veriyor.

Başarının ana unsuru 'Bir şey üzerine odaklanıp beraber çalışmak' olarak tanımlanıyor. Bu kooperatifleşmeyi ve nihayet sektörü daha güçlü ve ekonomik açıdan daha mücadele edilebilir hale getiriyor. Sınırlı ekim alanları yüzünden Hollandalılar en az alandan en yüksek verimi sağlamak adına Ar-Ge çalışmalarına yönelmiş durumda. Yeni araştırmalar seralarda enerji ve su verimliliği üzerine yoğunlaşıyor. Çünkü çiftçilerin seralarında gaz, enerji ve su kullanımında doğa ile ilişkilerini de göz önüne almaları bekleniyor.

Doğa dostu üretim yapan seralar, çevre sertifikaları ve vergi avantajları ile destekleniyor. Yeni açılan tüm seralar çevreye duyarlı olduğunu gösteren ‘yeşil etiket’ sertifikasına sahip. Bu sertifikalar, seralarda kimyasal ürünler kullanmayarak, enerji kullanımında duyarlı olmak şartıyla elde edilebiliyor. Hollanda, sınırlı topraklarının farkında ve bu yüzden çevreye duyarlı, sürdürülebilir bir tarım politikası izliyor. Tek olmak yerine birlikte hareket etmeyi benimsemiş. Bizde defalarca denenip başarısızlığı kanıtlanmış, yine de ısrarla kullanılan ithalata dayalı tarım politikaları, Hollanda’da benimsenmiyor. Bunun yerine üretimi destekleyerek maliyeti düşürmeyi hedefleyen politikalar tercih ediliyor. Sadece teknik ekipman sayısını artırarak bir yere ulaşmanın mümkün olmadığını anlamışlar. Tarım, verimlilik ve kaliteyle ölçülüyor. Ve Hollanda artık sadece tarımsal ürünlerini değil bu alanda yüksek katma değer ile elde ettiği tecrübeyi ve teknolojik gücünü de ihraç ediyor.

Sonuç olarak Türkiye ile Hollanda tarımını kıyasladığımızda bilim ve teknoloji ile planlamanın önemi tekrar ortaya çıkıyor. Türkiye’nin 4,1 milyon hektar tarım arazisi boş dururken çeşitli ürünlerin ithal edilmesi, politikaların yanlışlığını ve sonuçlar kaynakların israf edildiğini gösteriyor. Türkiye gibi tarım potansiyeli çok yüksek olan, bir kaç tropik bitki dışında her ürünün yetiştiği iklim ve toprağa sahip bir ülkenin ihracatını çok daha fazla artırması, ithalatını ise düşürmesi doğal olandır. Doğru politikalarla bu sağlanabilir.

İnsanlara ekonomik ve yaşamsal mutluluk ile gelecek garantileri sağlayan bu başarı öyküsünde de görülüyor ki, eğitim, bilim ve teknolojiden planlı şekilde, doğru ve gereken fayda sağlandığında başarılı sonuçlar kendiliğinden geliyor. Ürün cinsi çok da faktörel değil. Almanya makine sanayiinde, İsviçre saat, bankacılık gibi sektörlerde, İtalya ve Fransa ayakkabı, moda, parfüm gibi konularda ünlü markalarını Dünya’ya kabul ettirerek ciddi performans sağlamıştır. Türkiye ise elindeki pek çok imkânı değerlendirmek yerine heba etmeye devam ediyor. Örnek mi? Turizm, zeytin, zeytinyağı, Habitat, parfüm özü bitkiler, çay, fındık, pamuk ve tekstil benzeri katma değeri yüksek ürünler ve benzerleri. İmkanlarımızın kıymetini bilmez, bilim ve eğitimi yok saymaya devam edersek işimiz zordur.