Ülkede fiyatlama diye bir mefhum kalmayınca insanlar birbirine kızar oldu.
Kiracı ev sahibi kavgaları, hatta cinayetleri alışılmış haber haline geldi. Alacak verecek tartışmaları zaten eskiden beri hayatımızın olağanıdır. Bir dükkana girdiğinizde istediğimiz ürünün fiyatını öğrenmekten korkar olduk, bu insafsız artış için esnafa kızana rastlamıyor musunuz?
Peki çalışan - işveren ilişkisi? Yıllardır aynı çatı altında kader birliği yapmış işveren ve çalışanı arasına giren kara kediden kim sorumlu? İşveren yaptığı ücret artışının ona getirdiği yükü karşılayamayacağından dertli, çalışan hak ettiğini alamamaktan kırgın ve kızgın.
Toplumsal barışı ortadan kaldıran bu ekonomik düzenin yakın zamanda değişmeyeceğini yeni ekonomi yönetiminin yaptıklarından ve yapamadıklarından anlamaktayız. Türkiye bir alamete binmiş gitmektedir.
Bu arada herkes kızacak birisini bulmaktadır. Pazara çıkan teyze pazarcıya, su dağıtan gence evde ona kapıyı açan emekli memurumuz kızmaktadır. Kızacak insan bulamayanlar bizi bu duruma düşüren dış güçlere kızmaktadır.
Sinirimiz o kadar bozulmuş durumdadır ki trafikte anlık hareketler cinayetlere sebebiyet verebilmektedir. Üretici girdi fiyatları için kızmaktadır; ilacı, tohumu satan da çok kızgın vaziyettedir.
Bu durumdayken seçimden aylar geçmesine rağmen sanki ülke güllük gülistanlık gibi statüko korunmaya çalışılmaktadır. Çok acil bir ekonomik istikrar programının uygulanmasına ihtiyaç varken boşu boşuna zam ve vergilerle kaygılar arttırılmıştır.
Vatandaş da gücü yettiğine kızarak stresini atma çözümünü benimsemiş görünmektedir.