Ekonominin kuralıdır, ‘krizler kısa sürer’, ama ülkemizde ekonominin bu kuralı kendini gösteremiyor. Toplum olarak sürekli kriz ortamında yaşamaya alışmış durumdayız.
Kriz, ekonomide beklenmedik bir anamolinin yaşanmasıdır. Kriz anında toplumların tüm bileşenleri dengenin yeniden tesis edilmesi için tepki verir. Acı ilaç içilir ve sonrasında daha kuvvetli bir çıkış olur. Ülkemizdeki önceki krizlere bakıldığında bu sürenin altı ayla bir yıl arasında olduğu görülür.
Günümüzde yıllara devrederek yaşanan bir depresif bir ortamdan bahsedebiliyoruz.
Bunun iki nedeni var, birincisi hükümetin tercihi, ikincisi toplumun reflekslerinin kalmamasıdır.
Hükümet krizi kabul etmediği için krize düşük profilli bir müdahalede bulunmayı tercih etmektedir. Hızlı, etkin bir programın acı ilacının kendisine siyasi olarak büyük fatura ödeteceğine inandığından problemi uzun vadede çözmeyi hedefleyen uygulamalar söz konusudur. Uygulamalar diyoruz, çünkü bize göre ortada bir ekonomik program yok.
Sivil Toplum Kuruluşları ne yazık ki ülkemizde işlevselliğini yitirmiş durumdadır. Kendi görev alanlarıyla ilgili bir çalışma, en ufak bir demeç verme kabiliyetleri kalmamıştır.
Bugün ekonomik sorunlara karşı gerçekleştirilen uygulamalar ülkemizin üretimdeki rekabet gücünün yitirilmesine neden olmuş durumdadır.
Son açıklanan şirket bilançoları şirketlerin karlılıklarının kalmadığını, sermayeden yedikleri bilgisini vermektedir. Türkiye uzun yıllar sonuncunda yarattığı ekonomik değerleri kendi elleriyle sıfırlamaktadır. Bugün ekonomik koşullar nedeniyle sağlıklı olmayan birçok şirket kapanmaktadır. Sermaye yapısı iyi, know-how’ı ve müşteri portföyü olan yılların üretim şirketleri dahi kapılarına kilit vurmaktadır.
Nedenini sorduğunuzda ülkede artık üretim yapmanın imkanı kalmadığı cevabını almaktayız. Etrafınıza bakın bu şekilde örnekler görebileceğinize eminiz.
Yıllardır , ekonomik türbülansta şirketlerini ayakta tutmak için çabalayan iş insanlarının gelinen noktada mücadele azminin kalmadığı anlaşılmaktadır.
Keşke krize hızlı müdahale edilseydi ve doğası gereği çabuk sönümlenseydi.
Hükümetin bu süreçten daha fazla yıprandığı da bir gerçektir. Bu uygulamalarla işin nereye gideceği de maalesef meçhuldur.
Her şey de olduğu gibi olayların doğal süreçlerine uyumlu hareket etmek bize kazandıracaktır.