Trump başkanlık gücünü genişleten ilk başkan değildi. Franklin Roosevelt de savaş zamanı yetkilerini devlet ödemelerinde ve fiyat kontrollerinde kurmaya çağırmıştı. 120.000 Japon Amerikalıyı gözaltı kamplarında zorla hapsetmiş ve Yüksek Mahkeme’yi ideolojik olarak yönlendirilmiş yargıçlarla doldurmaya çalışmıştı. George W. Bush 11 Eylül’den sonra ulusal güvenlik aygıtını yeniden yapılandırmış ve hükümete sıradan Amerikalıları gözetlemek için olağanüstü yetkiler vermiş, El Kaide şüphelilerini yurtdışındaki yargısız sitelerinde gözaltına almıştı. Her iki Başkan da ABD’ye yönelik saldırılarla uğraşmıştı. Ama Trump’ın ikinci dönem Başkanlığı, seleflerinin atmaya çalıştığı adımların hiçbirine benzemiyor.
Harvard Üniversitesi akademisyeni Steven Levitsky, Trump’ın iktidara yaklaşımının Macaristan’dan Victor Orban’a benzediğini savunuyor ve şöyle devam ediyor, ‘’Victor Orban seçimi kazandı, ancak daha sonra müttefiklerini ödüllendirerek, düşmanlarını cezalandırarak, medyayı ve sivil toplumu sakatlayarak, devleti kendi gündeminin ve siyasi korumalarının bir aracı haline getirerek, demokratik güverteleri kendi tarafına yığdı. TİME yayınladığı bir yorumda, Macaristan’da ilk 100 gün göründüğünden daha hızlı, çok daha kapsamlı oldu, diyor. Beni en çok endişelendiren şey, ABD toplumunun ne kadar yavaş tepki verdiğiydi.’’
Anlaşılan Trump’ın gözü ABD sınırları dışında dolaşıyor, Grönland ve Panama Kanalı’ndan Ortadoğu’ya döndüğünde, Ortadoğu’nun Rivierası olarak adlandırdığı bir sahil tatili alanına dönüştürmek için Filistinlilere Gazze’den uzaklaşmalarını, öneriyor. Grönland’ın cazibesi, sahip olduğu maden kaynakları üzerinde yoğunlaşırken, Kuzey Kutbu’nun uluslararası pazarda yükselen cazibesini de hedeflerinin ön sıralarına yerleştiriyor. Kendisine ‘’Amerikan topraklarını genişleten Başkan olarak anılmak mı?’’ istediği sorulduğunda ‘’Benim için sorun değil’’ cevabını veriyor.
Avrupalıları güvenliklerine daha fazla katkıda bulunmak ve ilk döneminde İsrail ile bazı Arap komşuları arasındaki barışı ilerletmek için adımlar atmakla gurur duyuyor. Geçen haftalarda yaptığı Suudi Arabistan gezisi sürecinde planladığı bu adımları atmaya başladı.
Trump, iktidarıyla ilgili iç kontrolleri de zayıflattı, Ocak ayında 17 farklı çalışma gruplarından müfettişleri işten çıkardı ve ardından kötü yönetime ve gücün kötüye kullanılmasına karşı uygulanan bir denetim sistemi kurdu. Deneyimli savcıların yerini sadık savcılarla değiştirdi. TIME’a verdiği röportajda her zaman mahkemelerin vereceği kararlara uyacağını, açıkladı. Bu arada yabancı terör örgütleriyle bağlantılarından şüphelenilen kişilerin de işlerinden ayrılmaları, emirlerini imzaladı. Bu arada yönetim göreve gelir gelmez Trump düşmanlarını ve ilerici sosyal grupları, özellikle de İsrail karşıtı protestolarla tanınan üniversiteleri temsil eden üst düzey hukuk firmalarına yazılar yazdı, saldırılarından kurtulma karşılığında firmaların temsil ettikleri milyonlarca insan yanlısı çalışma sağlamayı kabul etti.
Üniversiteler onu takip etti, Columbia Üniversitesi protesto politikalarını elden geçirmeyi ve Trump’ın 400 milyon dolarlık federal fonu kesmesini önlemek için Orta Doğu Çalışmaları içeriğini değiştirmeyi kabul etti. Trump Kennedy Sanat Merkezini devraldı ve içerdeki mevcut sergilerin değiştirilmesi talimatını verdi. Eleştirmenler, Trump’ın örgütlü muhalefet için gerekli yapıları zayıflattığını, söylüyorlar. Ülke ne kadar parçalı olursa, halkı o kadar az anlamlı bir direniş sergileyebilir ve ne kadar az vatandaş liderleri kendi isteklerine duyarlı hale getirilebilirse, kolektif kaderlerinin o kadar az temsilcisi olurlar. Devletleri, belediyeleri, kar amacı gütmeyen üniversiteleri, gazetecileri, hukuk firmalarını ve şirketleri sadakat vaatlerine zorlama girişimi, iktidarı ele geçirme planının bir parçası olarak yorumluyorlar.
Trump dev bir dünya mağazası sahibi gibi dünya insanına sesleniyor; ‘’Ben dev bir mağazayım, güzel bir mağazayım, herkes bana alışverişe gelmek istiyor. Amerikan halkı adına, mağazanın sahibiyim ve fiyatları belirledim, eğer burada alışveriş yapmak istiyorsanız, ödemeniz gereken meblağı iyi tartın, öyle gelin!!!’’
Doğa Anayasası: Zeytin Ağaçlarını kesmeyin, gerekirse budayın, nakledin!