Dünyanın dört bir yanındaki köklü petrol zengini ülkelerdeki hükümetler, yenilenebilir alternatiflere karşı petrol ve gaz konusundaki attıkları adımlar nedeniyle ateş altındalar. Bir zamanlar gıptayla bakılan bu doğal kaynaklar şimdi büyük tartışma konusu. Ancak hükümetler bir yandan dünyayı güçlendirmek için devam eden fosil yakıt ihtiyacını yönetirken, diğer yandan da yeşil enerji için çabalarken, petrol endüstrisinin önümüzdeki yıllarda nasıl bir yol kat edeceği tartışılıyor. Güçlü gelirler, jeopolitik güce sahip ülkeleri garanti altına almak için kullanılan güçlü bir petrol endüstrisi, buna karşı son zamanlarda petrol ve gaz aramalarını engellemeye yönelik baskı, sektörün önünde karmaşık bir yapı oluşturuyor.

Bu karmaşık yapı, küresel petrol ve gaz talebini düşüren, fosil yakıtlara olan bağımlılığın bir daha pandemi öncesi seviyelere dönüp dönmeyeceği sorusunu gündeme getiren Covid-19 salgını sürecinde daha da karıştı. 2021’de Birleşmiş Milletlerle işbirliği içinde olan birçok uluslararası kuruluş, sıfır karbon kavramını ve fosil yakıt kullanımını azaltma gereksinimini öne sürdüler ve pandemi nedeniyle oluşan talepteki durgunluğu, yenilenebilir alternatiflere geçiş için yararlı bir adım olarak gördüler.

Ancak Kuzey Amerika ve Avrupa ülkelerinin hükümetleri bu baskıya yanıt verirken, Covid-19 kısıtlamaları kaldırıldığında, insanlar işe ve seyahate geri dönmeğe başladıklarında, artan petrol ve gaz talebinin süregelen zorluğuyla karşı karşıya kalıyorlar. Özellikle yenilenebilir enerji sektörünün sınırlı kapasitesi ve yükselen fiyatlar karşısında hükümetler zorlanıyorlar.

ABD’de Başkan Biden, Paris İklim Anlaşması’na yeniden katılarak, önemli bir petrol boru hattı projesini ve petrol arama sondajlarını durdurarak, iklim değişikliği konusundaki seçim vaadini uygulamaya sokuyor. Ancak bu sefer de Kuzey Amerika petrol yataklarının kullanımını kısıtlamakla suçlanıyor.

Benzer şekilde İngiltere hükümeti de uluslararası karbondan arındırma çağrılarına yanıt vererek 2050 yılına kadar net sıfır karbon salınım hedeflerini açıkladı. Ancak Kuzey Denizi petrol arama projelerini geliştirmeye devam etmeleriyle yoğun eleştiri altındalar. Fosil yakıtlardan uzaklaşma potansiyeli, İskoçya için de önem kazanmakta, zira Kuzey Denizi Petrolü, 1970’lerden bu yana İskoç bağımsızlık hareketini besledi, fosil yakıtlardan uzaklaşmak bu hareketi de zayıflatacaktır. Bu süreç içinde, İngiliz halkının çoğunluğu iklim değişikliği konusunda daha fazla eylem yapmayı sürdürürken, İskoçlar İngiltere’nin fosil yakıtsız yaşamaya hazır olup olmadıklarını sorguluyorlar. Şu anda yenilenebilir enerji kaynakları mevcut enerji talebinin ancak %30’unu sağlıyor, yani ülke tamamen yenilenebilir enerjiye geçecekse halkın elektrik kullanımlarını %70 oranında azaltması gerekeceği gerçeğini önlerine açıyorlar.

Bu arada Norveç bir yandan yenilenebilir enerji kullanımında dünya lideri olma konumunu sürdürürken, deniz aşırı petrol ve gaz operasyonlarında dünyadaki en yüksek karbon salınımlarını da üretiyor.

İşte bu tezat gelişmeler dünyanın iklim değişikliği hareketi içinde tartışılıyor. Toplumların çalışan kesimleri, yatırımcılar ve büyük petrol şirketleri, artan nüfus ve fosil yakıtlara bel bağlamaya devam eden endüstriler, hükümetleri dünya yenilenebilir enerji kaynaklarına hazır olmadan, petrolden çabuk uzaklaşmakla eleştiriyorlar. Çevreciler ve uluslararası kuruluşlar da batılı hükümetleri, Paris Anlaşması ve karbondan arınma hedefleri doğrultusunda, yavaş ilerlemekle eleştiriyorlar.

Evet, biz de Paris Anlaşması’nı onayladık ve 2053’te sıfır karbon hedefine odaklandık, ama uygulamada atmaya başladığımız adımlar neler? Aslında ülke ve kent yönetimlerimiz bu yolda atılacak adımların rotasını çizmesi ve de bizim, bu topraklar üzerinde yaşayan ve yaşayacak insanlar olarak, yaşamımızı bu rotaya oturtmamız gerekli.

Yazımı Avusturya hükümetinin son günlerde başlattığı bir uygulama ile bitiriyorum, Avusturya’da pandemi sürecinde ekonominin daralması nedeniyle iş yerlerinin gereksinim duyduğu hizmet arabaları, elektrikli olmak kaydıyla, hem de Mercedes marka, bedelinin büyük bölümü hükümetçe karşılanarak, ücret ödemeden tahsis ediliyor. Böylece ulaşımda elektrikli araç kullanımı için kararlı biçimde düğmeye basılmış oluyor…