Değerli okurlar,
Bu hafta size umutsuzluğa düşmemeniz, ama bunun da hayata bakışınızda ve yaşam tarzınızda değişiklik yaparak mümkün olacağını hatırlatan, bir romanın bir pasajından alıntı yapmak istiyorum.
Mehmet Rauf 1875 – 1931 tarihleri arasında yaşamış, 34 eseri olan ve Türk edebiyatında ilk psikolojik roman olan Eylül’ü 1901 yılında kaleme alan bir yazardır. Kitap şu satırları içerir;
“Nedir bu insanın içten içe çürüyüşü?”
Eğer bir toplumda adalet zedelenmiş, vicdan susmuşsa, orada birey de zamanla içten içe çökmeye başlar. Bu çürümenin temelinde bireylerin “biz” bilincinden uzaklaşarak yalnızca kendi çıkarlarını gözettiği bir bencillik yatar. Liyakatin yerini kayırmacılık, dürüstlüğün yerini aldatma, ortak faydanın yerini kişisel menfaat aldığında, toplumun temelleri sarsılır. Kurumlar, varoluş amaçlarından saparak içi boşaltılmış birer kabuğa döner.
Adalet dağıtması gereken hukuk, güçlünün sopası haline gelir; bilgi üretmesi gereken eğitim ise vasatlığı yücelten bir çarka dönüşür.
Ancak bu çürüme, toplumun kaderi değildir. Çözüm, yine bireyin kendisinde, susan vicdanın sesini yeniden duymasında ve “ben” hapishanesinden çıkarak “biz” diyebilmesinde saklıdır. Bu, her şeyden önce bir ahlaki uyanış ve irade gerektirir.
Çürüme nasıl ki bir bireyde başlayıp yayılıyorsa, yeniden doğuş da adaleti ve dürüstlüğü hayatın merkezine koyan bireylerin omuzlarında yükselecektir.
Unutulmamalıdır ki en karanlık gecenin ardından söken şafak, o karanlığa inatla direnenlerin eseridir.
Tam 124 yıl önce neler yaşandı ki bunlar kaleme alındı!
Hiçbir toplumun çürüme yaşamaması dileğiyle…
Saygılarımla