Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’in yaptığı aylık basın toplantısında Nilüfer Çayı kirliliği de gündemindeydi, konuyu şöyle değerlendirdi:
‘’Bursa’da aşağı yukarı tüm sanayi bölgelerinin atık suları Nilüfer Çayına akıyor, evsel atıklar Nilüfer Çayına akıyor. Sanayi Bölgelerimizin arıtma tesisi olduğunu biliyoruz, ancak sanayi bölgelerimizin arıtma tesislerinin mutlaka ileri biyolojik arıtmaya döndürülmesini buradan istiyoruz. Halen bu atıklarla Nilüfer Çayı suyu 4.derece suya dönüşmüştür, bu ne demek biliyor musunuz? Nilüfer Çayı suyu ile sulanan hiçbir ürünü yememek demek, buradan sulanan binlerce dönüm arazi var, meyveler var, sebzeler var, bunlar hepimizin sofrasına geliyor, tarımda asla kullanılmaması gereken su kalitesinde olduğunu bir kez daha söylemek istiyorum…’’
Sayın Başkanın bu konuşmasını dinlerken, daha önce yine köşemde sizlerle paylaştığım, başkanlığım sürecinde Fransa’da kimyasal ürünler üreten bir sanayi tesisini gezdiğimde, tesis sahibinin beni fabrikayı gezdirdikten sonra, atık sularının arıtıldığı tesisi gezdirmesi gözümün önünde yine canlandı. Fabrikada kimyasal ürünler üretilirken oluşan atık sular simsiyah renkte ve de tabii zehirli maddeler içeriyordu. Ama arıtma tesisi kademeli bir yapı içinde hem fiziksel, hem de kimyasal atıkları süzüyor ve sonuçta bardağa konup içilecek kalitede bir sıvı atığı tesisin yakınındaki bir dereye bırakılıyordu. Arıtma tesisinin çalışma düzenini anlatırken, tesisi 24 saat, 365 gün aralıksız çalıştırdıklarını ve de günün veya gecenin herhangi bir saatinde, kent yönetiminin atık su kontrol biriminin atık su kanalından numune alıp laboratuvarda yaptıkları analizlerle kontrol altında olduklarını açıkladı. Hani gece yarısı kontrol olmaz deyip arıtma tesisini bir kaçamak yapıp durdursalar ve de o süreçte alınacak bir numune üzerinde yapılacak kimyasal analizde yakalansalar, ilk seferinde yüklü bir para cezasına çarptırılırlarmış ama tekrarında belirli süreli fabrika kapatma cezası uygulanırmış. İşte bu nedenle de tüm sanayi tesisleri, arıtmalarını 24 saat/365 gün aralıksız çalıştırmada, büyük dikkat sarf ederlermiş.
Benim önerim, bu kontrol düzeninin Bursa’da da oluşması sağlanmasıdır, bir de Demirtaş OSB’de kurulu arıtma ve yeniden kullanma düzeninin de, Bursa OSB’lerince örnek alınmasıdır. OSB atık suların arıtılıp fabrika üretim sistemlerinin uygun olan bölümlerinde yeniden kullanılması düzeni diğer OSB’lerde de kurulabilir. Böylece atık suların arıtılarak yüzde 40’ı yeniden kullanılabilir ve su tasarrufu sağlanabilir.
Bu örneği sunduktan sonra Mustafa Bozbey Başkanımıza birkaç önerim daha olacaktır. Şöyle ki;
Önce Büyükşehir Belediyesi de kentin evsel atıklarının arıtıldığı pissu arıtma tesisleri gözden geçirmeli, dünyada bu alandaki gelişmeleri, uzmanları vasıtasıyla öğrenmeli ve Doğu ve Batı Arıtma Tesislerini bu gelişmeler paralelinde yenilemeli, gerekli ise kapasitelerini artırmalı. Sanayi atıklarından kontrol numunesi alma işlemini günün 24 saati içine yaymalı ve laboratuvarları kapasite ve uzman takviyesiyle güçlendirmeli.
Diğer bir önerim de, Mustafa Bozbey’in başkanlığında, BTSO Başkanı, BUSİAD Başkanı, Nilüfer Çayı’na atık sularını bırakan OSB Yönetim Kurulu Başkanları, Nilüfer, Osmangazi Belediye Başkanları ve BUSKİ Genel Müdürünün katılacağı bir teknik toplantı yapılarak konunun masaya yatırılmasıdır.
Bu toplantı gündeminde, önce BUSKİ pis su arıtma tesislerinin çalışma düzeni ve kapasiteleri hakkında bilgi paylaşımı yapar, bu arada BUSKİ de gerek yeni yerleşimler ve artan nüfus oranları sonucu mevcut arıtmaların kapasitesinin kontrolünü yapmış olur, gerekiyorsa ek arıtma sistemi planlanır. BUSKİ ayrıca kontrol düzenindeki yenilenmeyi planlayarak, toplantıda anlatır. Ardından, DOSAB Yönetimi kendilerinin çalıştırdığı arıtma ve yeniden kullanma düzeni hakkında bilgilendirme yapar. Böylece Nilüfer Çayını temiz akıtma hareketi etkin biçimde başlatılmış olur.
Hazır tüm taraflar bir arada iken toplantı gündemine İklim Değişikliğini yavaşlatmaya yönelik bir adımın da eklenmesi, tüm OSB’lerde binaların çatılarına güneş enerjisi panellerinin konulması, birliklerin uygun alanlarında rüzgar enerjisi kulelerinin dikilmesi konusunun da masaya yatırılması yerinde olur.
Bu toplantı sonunda kent dinamikleri, hem Nilüfer Çayının temiz akmasını, hem insan sağlığını, hem kent sağlığını koruyacak düzenin oluşmasını, hem de iklim değişikliği gerçeği ile yüzleşmiş olmayı, gündemlerine yerleştirirler.