Bir sabah işe giderken radyoda Barış Manço’nun bir şarkısını dinledim. Bir kadın sanatçı seslendirmiş. Yorumlaması çok hoşuma gitti. Hatta önce Barış’ın şarkısı olduğunu anlamadım bile. Şarkıyı farklı birinden ve özellikle güzel bir yorumla dinleyince sözlerinin anlamına odaklandım.

Çoğu zaman sevdiğimiz bir şarkının sözlerinin anlamını (hele hele çokça dinlemişsek) ıskalarız. Bağıra bağıra eşlik ederiz de bu şarkı ne diyor diye kafa yormayız. Ondandır ağıtta göbek atmamız belki de kim bilir?

Ne yazmış bakalım bu şarkıda Barış Manço:

Kendimi bildim bileli yollarda tükettim koskoca bir ömrü
Bir uçtan bir uca gezdim şu fani dünyayı
Okumuşu, cahili, yoksulu, zengini hiç farkı yok, hepsi aynı
Sonunda ben de anladım Hanya'yı Konya'yı
Sanki insanlık pazara çıkmış, ekmek aslanın ağzında
Bir sıcak çorba içer misin diyen yok
Dört duvarı ören çatısını kapatıp içerden kitlemiş kapıyı
Bir döşek de sana serelim buyur diyen yok
Tek bir soru, hemşerim memleket nire?
Bu dünya benim memleket
(Hayır anlamadın), hemşerim esas memleket nire?
Bu dünya benim memleket
Tövbe, tövbe, tövbe, tövbe
Kardeşlik ve eşitlik üstüne uzun uzun nutuklar çekip
Niye senin derin benden daha koyu diyen çok
Kaşının altında gözün var diye silahlanıp ölüme koşarken
Kalan dul ve yetim ne yer, ne içer soran yok
Barış garibim bulamadı çözümü, oturdu etti bunca sözü
Gelin hep beraber anlaşalım diyen yok
Zaten paramparça bölünmüş ve yaşanmaz olmuş dünyamız
Daha fazla kesip bölmeye hiç gerek yok
Tek bir soru, hemşerim memleket nire?
Bu dünya benim memleket
Hayır anlamadın, hemşerim esas memleket nire?
Dedim ya yahu bu dünya benim memleket…

“Ben de dünyalıyım,” dedim kendi kendime şarkıyı dinlerken. Ve ekledim, “Bu şarkıyı, dinlediğin bu anı ve hissettiğini yazmalısın.”
Ve işte yazıyorum:
Önce şarkıyı ilk duyduğum yıla gittim. Gençtik. Yeni araba almıştım. Bu şarkının çıktığı kaseti sürdüm teybe. Eşimle Mudanya sahilinde arabanın içinde, son ses dinlemeye başladık. Bağıra bağıra eşlik etmiştik. Yıl 1992…
Hey gidi günler heyyy!

“Benim Arabalarım” kitabımı bu duyguyla yazmıştım. Araba içindeyken dinlediğimiz şarkının bizde bıraktığı izi... Eğer bu şarkıyı dinlerken bir şey hissetmemiş olsaydım, asla bu satırları yazarken araba içindeki o anımızı hatırlamazdım. Müzik işte bu yüzden çok önemli bir sanattır.
Daha önce yazmıştım burada da yazayım. Kendilerine Antik Uzay Kuramcısı diyen bir grubun mensubu bir belgeselde şöyle bir şey demişti:
“Uzaylıları görürsem ve iletişim kurma şansım olursa onlara iki soru soracağım. Birincisi siz de din var mı? İkincisi sizde MÜZİK var mı?”

Duygularımızı bir kutu gibi şarkıya saklıyoruz. O şarkı çaldığında bir zaman tüneline girip o hissi yaşadığımız ana gidiyoruz.
Bir şarkı çaldığında ağlayan insan gördünüz mü? Ben çok gördüm.
İnsan sanıyorum en çok da sevdiğiyle his ortağı olduğu şarkıyı dinlerken duygulanıyor. Hele de ayrılık varsa ve o ayrılık yakmışsa göz yaşları akmaz mı? Akar tabi engelleyemezsiniz.

Gelelim yine bu şarkının sözlerine...
Pir Sultan gibi, Dadaloğlu gibi, Köroğlu gibi sanki asırlar sonra yine güncelliğini koruyacak sanıyorum Barış Manço ve şarkısının sözleri.

İnsan denilen canlının hırsları, bencillikleri, acımasızlıkları ve yine sanıyorum ki hiç bitmeyecek. Bir an olsun dünyanın zaaflarından sıyrılabilmiş bir avuç ozan da bağıracaklar avazları çıktığı kadar asırlar sonrasına;
“Hemşerim memleket nire? Hayır anlamadın hemşerim asıl memleket nire?” diye, diye, diye…

(Arkası Yarın Mektuplar 7 kitabımdan)

SPOT: Bir şarkı çaldığında ağlayan insan gördünüz mü? Ben çok gördüm.
İnsan sanıyorum en çok da sevdiğiyle his ortağı olduğu şarkıyı dinlerken duygulanıyor.