Kıyafet dediğin, yalnızca kumaştan mı ibaret? Yoksa aslında üzerimizde taşıdığımız bir kimlik mi?

Yirmili yaşlarımın ortalarına yaklaşırken, mesleğimde kabul görmeye başladığım, başarılı olduğumu hissettiğim bir dönemdi. Kendimle gurur duyuyor, iş hayatında emin adımlarla ilerliyordum.

O yıllarda, dünyada İtalyanlarla başlayan erkek giyimdeki envai çeşit renk rüzgârı bizde de etkisini göstermeye başlamıştı.

Artık birçok yerli firma Avrupa'nın tedarikçisi durumundaydı ve taleplere cevap vermekte zorlanıyordu.

Bunlardan biri de Biesseci firmasıydı. Eski çalıştığım firmada, bu markanın ihraç fazlası ürünlerini alır, satardık.

İlk kez, perakende rafında tam 24 farklı renkte erkek gömleği görmek, açıkçası muhteşemdi.

O günlerde tropik desenli kravatlar da vitrinleri süslüyordu...

İri yapraklar yeşilin tonlarında, egzotik çiçekler sarı, mor, kırmızı...

Dalda bir papağan, ebruli desenler...

Ne renk gömlek giyerseniz giyin, o kravat cuk diye oturuyordu.

Ben de bir gün, tarif edemediğim bir heyecanla kendime üç gömlek aldım: hardal, koyu yeşil ve kırmızı.

Ertesi sabah kırmızı gömleği giydim, papağanlı kravatı taktım ve işe gittim.

Kızların bakışları mı değişmişti, yoksa bana mı öyle gelmişti?

Bugün bana herkes daha çok mu bakıyordu?

Bölüme girdiğimde arkadaşlar, “Oooo!” nidasıyla karşıladı.

24 yaşındaydım; beğenilmek herkes gibi benim de hoşuma gidiyordu. Ama havam fazla sürmedi.

O dönemki amirim beni görür görmez şöyle bir süzdü ve hiç unutamayacağım o cümleyi kurdu:

“Ne bu ya? Bu rengi normal bir erkek giyer mi?”

BU RENGİ ERKEK GİYER Mİ?

24 yaşındaki bir genç için bu çok ağır bir soruydu ve cevabı o an yoktu.

Ne çalışacak moralim kalmıştı ne de neşem... O gün zor geçti, neredeyse bitmedi.

Akşam üzeri o kırmızı gömleği çıkarırken, Demir Maskeli Adam’ın maskesinden kurtulduğu andaki rahatlık vardı üstümde.

Diğer renklere de mesafe koydum istemeden, soğudum...

Geriye yine mavi, beyaz, ekose ve çizgili gömlekler kaldı...

Her perşembe olduğu gibi İstanbul'a satışa gittim, cuma gecesi döndüm.

Cumartesi sabahı işe gitmek üzere evden çıktım. Üzerimde mavi çizgili bir gömlek vardı.

Şirkete girdim, bizim bölüme yaklaştım ve ne gördüm beğenirsiniz?

Karşımda kırmızı gömlekli bir adam!

O adam, bana kırmızı giydim diye erkeklik nutuğu atan kişiydi...

Şimdi pişkin pişkin ofiste dolaşıyordu.

Eleştirilerden etkilenmemek mümkün değil; özellikle gençken…

Ancak zamanla anlıyor insan; eleştirilerin çoğu fikirden değil, korkudan ya da kıskançlıktan besleniyor.

Şimdi olsa, vız gelir tırıs gider…

Çünkü artık biliyorum ki, giydiğimiz renk değil, taşıdığımız cesaret fark yaratıyor.

Tüm renk sevdalılarına, gençliğinde bir cümleyle durdurulmuş tüm cesur ruhlara sevgiyle...