“İnsanın gerçek vatanı çocukluğudur.” Ne güzel bir ifade. Kim dediyse, ne güzel demiş.

Ben, beton ve demir hiç kullanılmadan yapılmış minicik bir evde büyüdüm.

Ağaç ve briketten yapılma, yani kagîr. Evin tamamı kırk metrekareydi.

Eve hiç sıva yapılmadı. Bu yüzden soba söndü mü, ev birden çok soğurdu. Tabii bu ani ısı farkları, soğuk algınlığı ile zatürre çizgisinde seyreder; adeta öksürürken ciğerlerim çıkardı.

Ama bahar geldi mi, küçük balkonumuza tırmanan borazan çiçeğinin yaprakları yeşilin her tonunda körpecik patlar; hele borazana benzer çiçekleri açtı mı, seyretmeye doyulmazdı. Kimisi ona Burgaz güzeli çiçeği der, kimi borazan sarmaşığı derdi.

Babam evde, belli ki bugün pazar. Bıcır bıcır annemle konuşuyorlar. Hava çok güzel. Güneş ışığı kırık camdan içeriye girerken, esen rüzgârla sallanan Burgaz Güzeli onu ara ara perdeliyor. Kırık camın renklendirdiği ışıklar duvarda dans ederken, aşağıdan gelen burcu burcu yeni demlenmiş taze çay kokusu…

Şimdi annem seslenir. Yatakta gerinme zamanıdır. Bir daha seslenir: "Hadi kahvaltı hazııır!".

Yine bir gerinme. Baba seslendi mi, gerinme biter. Ahşap merdivenleri gıcırdata gıcırdata çay kokusuna, yaşama sevincine doğru inilir.

Kardeşim İhsan mutlaka sırtımdadır. Bugün altını ıslatmamış kerata.

***

Bu sabah kar gibi beyazlamış saçlarımla ve bu kez BİZ bıcır bıcır konuşurken:

“En çok sevdiğim şey ne biliyor musun?”

“Neymiş?”

“Yeni demlenmiş çay kokusu.”

Bizim konuşmamızın tam ortasına merdivenleri koşarak inen yeni yetme eşkıya...

Biri benim son numaram, diğeri kardeşimin ilk numarası.

Yaşama sevinci ve enerji patlaması taşıyan canavarlar. Gençlik işte.

***

Köyceğiz'deyim, bir nisan sabahı. Yağmur gece yağmış, kesilmiş. Her yer toprak ve turunç çiçeği kokuyor.

Elimde Orhan Veli'nin şiir kitabı, göl kenarındayım.

Bir okaliptüs ağacının altında bir çayhane. Yaşım on dokuz.

Çay taze, sabah taze, mevsim taze.

O da ne? Bu sayfadaki şiir mi? Ne kadar basit, ne kadar düz, dolambaçsız… Bu şiir mi?

Evet şiir. Şiir olsun diye yazılmış, bir kitaba basılmış ve biri okumuş.

O birisi, yani ben, yıllar sonra hatırlamış, bu sabah yine okumuşum.

Elimde çay bardağıyla bağıra bağıra; oğlan çocuklara baka baka:

NE KADAR GÜZEL

Çayın rengi ne kadar güzel,

Sabah sabah,

Açık havada!

Hava ne kadar güzel!

Oğlan çocuk ne kadar güzel!

Çay ne kadar güzeeeeel...!