Çok çocuğun adı oldu Ege. Dün de oldu, bugün de oluyor, yarın da olacak.

Kırk yıldır yazı yaşadığım yer, YAZI yazdığım yer Turna Koyu’ndayım. İmbat Tatil Sitesi, zaman içerisinde bu koya adını vermiş. Ee, dil yaşayan bir şey. Yaşayan ne istiyorsa, o yerin adı o oluyor. Turna Koyu, İmbat Koyu olmuş.

İmbat Tatil Sitesi, kooperatifçiliğin önemli olduğu yıllarda kurulmuş bir site. Sanayicisi, esnafı, öğretmeni bir araya gelmiş bu siteyi kurmuş. Bugün bu üç grubu bir araya getiremezsiniz. Arada dağlar kadar fark var artık. Ne taksitle alınır, ne kooperatif taksitiyle yapılır böyle bir site.

Ege, kuzeyinden güneyine kadar çok güzel bir deniz. Kıyıları müstesna beldelerle süslü. Hem Yunanistan hem Türkiye tarafı doyumsuz.

Ancak bugünlerde biz de dahil herkesin ağzında bir Yunan adaları methiyesi dökülüp duruyor. Birdenbire ne olduysa restoranımızdan otelimize tüm işletmelerimiz ‘tü kaka’ oldu. Öyle konuşuyoruz ki sanırsınız hiç iyi bir şeyimiz yok. Esnaf kan ağlıyor.

Hadi yabancıyı anladım da bize ne oluyor? Ne zaman işletmecilerin işleri zor desek, birilerinin ağzından hemen “Beter olsunlar, onlar da kazıklamasınlar!” sözleri dökülüyor. Her seferinde aynı şeyleri söylemekten bıktım.

Kardeşim, serbest piyasa ekonomisinde rekabet koşulları fiyatı belirler. Herkesin aynı lokasyonda işletme maliyetleri aşağı yukarı aynıdır. İşletmeler, hizmet kalitelerine göre personel çalıştırır, ona göre de bir kâr marjı belirlerler. Bir tek işveren dahi “Ben istediğim fiyatı koyarım, nasılsa mecburlar,” demez, diyemez.

İnsanımız bilinçli bir akıl tarafından fakirleştiriliyor. Bu, ayan beyan ortada. Eskiden bir kriz olurdu, üç beş aya işler düzene girerdi. Ara sıra bazı sektörler krize girer, o da devlet destekleriyle toparlanırdı. Yahu, bu ne böyle ya? Yıllardır süren ve tüm sektörleri derinden etkileyen bir kıyım yaşanıyor. Bu bir girişimci kıyımı. Başka bir kelime bulamıyorum. Bu kadar güzide işletmeler, işletmeciler aynı anda nasıl başarısız olur? Yazık günah değil mi?

Gün geçmiyor ki bir şirket iflası duymayalım. Kapanan oteller, restoranlar, makine ve tekstil fabrikaları… Satılan tarım arazileri, batan inşaat şirketleri. Peki bu böyle giderse ne olur?

Ne olacak canım? Hani o “Beter olsunlar” diyen tarafımız var ya… Onlar da dahil, hep beraber beter oluruz. Çalışacak, maaş alacak bir tek işyerimiz kalmaz. Sokaklar abuk sabuk, denetimsiz, satıcılarla dolar. Yetmişli yılları bilen bilir. Ama artık o günlere dönemeyiz. Çünkü ülkenin iyi kötü bir yaşam kalitesi var. Oraya dönersek beter olmakla kalmaz, birbirimizi yer, daha da beter oluruz. Beter.

Rahmetli Süleyman Demirel bir zamanlar, “Ege bir Yunan gölü değildir, Türk gölü de değildir. Binaenaleyh, Ege bir göl de değildir” demişti. Ben de şimdi diyorum ki:

“Evet Ege bir denizdir. Ve o denizin doğu tarafında işler kötüdür.”