Rahmetli Hulusi Üstün’ün bir sözü vardır: “Yazmaya başlamak kötü yola düşmektir.”

Bu sözü ilk duyduğumdan beri çok kullanırım.

Kötü yola düşmek; yazmadan edemez olmak ve onun getirdiği meşakkat.

“Bu kadar zor ise, yazma o zaman, derdin ne kardeşim?” diye soranlara yazar çok şey söyleyebilir.

Artık yazma serüvenine koyulmuşsanız duramazsınız, durmamalısınız.

Çünkü yazarın aldığı sorumluluk ve haz kadar, başta ailesinden başlayarak herkesin, tüm ülkenin, tüm insanlığın YAZANA ihtiyacı var.

Mağaraya bir resim ya da işaret çizen ilkel insan acaba bir döneme ışık tutacağını biliyor muydu? Çünkü o da devrin yazanıydı.

Herkesin eli kalem tutmalı, herkes yazmalı.

Varsın deli saçması olsun.

Varsın anlaşılmasın.

Bu noktada aklıma takılan bir soruyu, son zamanların modasına uyarak, yapay zekaya (DeepSeek’i tercih ettim) sordum:

“Yazarlık bir meslek midir?”

Aldığım cevap şöyleydi (özetle):

· Yazarlık, düzenli gelir sağlayan ve bunu ana faaliyeti olarak sürdüren biri için meslek sayılabilir.

· Gazetecilik, senaryo, reklam metni gibi alanlarda çalışanlar için yazarlık açıkça bir meslektir.

· Ancak yazıyı hobi olarak gören ya da başka bir işle geçimini sağlayanlar için bu bir uğraştır, tutkudur.

· Yazarlığı meslek hâline getirmek isteyenlerin düzenli üretim yapması, okuyucu kitlesi oluşturması ve kendini pazarlaması gerekir.

Ünlü örnekler de verildi: Orhan Pamuk gibi tam zamanlı yazarlar ile Kafka gibi mesleğini sürdürürken yazanlar...

Efendim herkes “yazar” olacak diye bir şey yok. Yazan olsun. Sadece kaydetsin. Yahu “yazan”ı da yapay zekaya sormazsın değil mi?

Ama bu basit soruyu da utanmadan, sıkılmadan DeepSeek’e sordum:

“Yazan nedir?”

Bu soruya da şöyle yanıt verdi:

· “Yazan”, bir metni yazan kişidir; daha çok günlük dilde, yazar kelimesine göre daha samimi veya bazen alaycı bir tondadır.

· “Yazar” ise genellikle edebi ya da profesyonel içerik üreten kişileri tanımlar.

Bağlama dikkat ederek kullanmak en doğrusu olacaktır!

***

Ben bu ayrımı neden yaptım, buraya neden geldim?

Sebebi belli: Kötü yola düştüğüm için.

Ama artık ben bunun adını değiştirmek istiyorum.

Bundan sonra buna SANCI diyeceğim.

Tıpkı doğum sancısı gibi.

İşte bu sancıyı çektiğim için geldim bu noktaya.

Ne doğar bu sancı sonrası inanın ben de bilmiyorum.

Sağlıcakla kalın sevgili okurlarım.