HOMETEX, 2025 fuarımız bu yıl da geldi geçti. Sektördeki çalışan ya da işveren kim varsa, tüm meslektaşlarımız beni çok iyi anlarlar.
Meşakkatli iştir fuarcılık. Bir fuar standı kurmak, turşu kurmaya benzemez. Ama bir o kadar da zevklidir. Hele güzel geçmişse, teşhirdeki ürünler teveccüh görmüşse, yani yapılan onca emek karşılığını bulmuşsa, tatlı bir yorgunluk çöker insanın üstüne. Müthiş bir hazdır. Bir yıllık sipariş alınmıştır. İşverenin de çalışanların da yüzünde güller açar.

Ülkemizin ev tekstili fuarcılığı çok çok gelişti. Fuarcılık sektörü, sektör fuarcılığını geliştirdi.

Bu sene fuara gelen herkesin konuştuğu şey aynıydı:
FUAR HER GEÇEN YIL GERİ GİDİYOR.

Oysa fuarcılık anlamında dünya standartlarında bir organizasyon gerçekleştirmişken ve bunu her geçen yıl daha da arttırıyorken, insanlar ne demek istiyordu ki?

Fuara gelen yerli ve yabancı müşterinin bir tek amacı vardır:
“FAYDA GÖRMEK.”

En moda ürünleri, en güzel ambalajlarda, en uygun fiyatlarla, en ucuz nakliye ile almak. Eğer bu dört özellik bir araya gelmişse o fuar organizasyonu da stant sahibi firmalar da mal alan müşteriler de memnun olurlar ve herkes o fuar tarihini iple çeker.

Bu saydığım özellikler içinde en önemlisi fiyattır. Fuarda teşhir ettiğiniz aynı kalitedeki bir ürünü müşteri herhangi başka bir ülkede daha ucuza buluyorsa, standınız altından olsa, ağzınızdan bal aksa müşteri malınızı almaz. Bir dahaki sefere uçak parası, otel parası verip fuara gelmez, başka yere gider.

Değerli dostlarım, sevgili okurlarım;
Bir rakibiniz (örneğin Mısırlı bir tekstilci) 100- 150 dolara işçi çalıştırıyorken, siz 1500 dolara çalıştırıyorsanız ve bu da maliyetinizi rakibinizden yüzde 50 artırıyorsa, nasıl rekabet edebilirsiniz ki? Böylece sektör geri gider, tabii ki fuar da geri gider.

Bunu anlamak için âlim olmaya gerek yok.

Geçen hafta Muğla’da Yücelen Hotel’de bir mezunlar gecesi düzenledik. Yücelen Hotel, dünyanın en güzel otellerinden birisidir. Dünyanın en güzel körfezlerinden Gökova’da, hemen denizin dibinde. Odaların bulunduğu konaklar mimarlık ödülü almış yapılar. İçinden buz gibi bir azmak geçiyor. Azmakta doğal yaşam olduğu gibi korunmuş. Bitkiler, kuşlar ve doğa içinde muhteşem bir tatil köyü. Asla müşterisiz kalmamalı, değil mi?
Üzülerek söylüyorum, bir tane yabancı müşteri yok, talep yok, arayan soran yok.
Sebep ne peki, diye soruyorum otel sahibine?
Bildiğim cevabı veriyor:

“RAKİPLERE GÖRE PAHALIYIZ.”

Yabancı ve yerli turist akın akın başka ülkelere gidiyor. Tekstil müşterisi de öyle, makine müşterisi de öyle…
Biz mal ve hizmet satamazsak, insan çalıştıramayız. Girişimcinin önünde iki seçenek kalıyor. Bir tanesi burada kalmak, ikincisi de müşterilerin peşine takılıp o ülkelere gidip orada üretim yapmak. Nitekim gidiyorlar da.
Ama bu gidişin dönüşü yok.

Bu gidişe bir “dur” demek lazım.