Geçmişteki her güzel günü, her güzel hatırayı, kullandığımız bir eşyayı, bir alışkanlığı özleriz. Buna nostalji yapmak diyoruz.

Sözlük anlamı da şöyle:

Geçmiş bir çağa, geçmişteki yaşama duyulan aşırı sevgi ve özlem.

Bugünlerde özellikle pazar kahvaltısı sonrası gazete okumayı çok özledim.

4-5 gazete alır, önce ana gazeteleri okur, sonra pazar eklerine geçerdim.

Gazetenin kokusu, pazar röportajları, kitap ekleri, köşe yazıları, fotoğraflar…

Evir çevir oku, çevir çevir oku.

Çok özlediysen gazete hâlâ satılıyor, al aynı duyguyu yeniden yaşa diyenleriniz olur. Cevabım basit:

Ne gazeteler o gazete ne ben aynı insanım.

Gazeteler gündemi takip eder, haber arar, habercilik yaparlardı. Hepsi aynı manşeti atmazdı mesela. Gerçeğin peşinde koşarlardı. Şimdi herkesin gerçeği bir köşede, bir kutunun içinde duruyor. Peşinden koşmaya gerek yok.

“Açıyorsun kutuyu, söylüyorsun kötüyü”

Gerçek bir köşede duran, birinin ağzından çıkan değildir. O yüzden kutudan çıkan kötüdür.

Bugün kutudan çıkan gerçek, birini övmekse; yarın çıkan gerçek sövmektir. Veya tam tersi.

1864 ve 1920 yılları arasında yaşamış Alman düşünür Max Weber’in toplum bilimi adına ortaya koydukları hâlâ günümüzde geçerli.

Çünkü insan aynı insan.

Akılcılıkla yönetilen toplumlar, gelenek ve ritüellerle yönetilen toplumlar on binlerce yıldır aynı dönemde yaşayabiliyor.

Ayrı ayrı toplumlar bir yana, aynı toplum içerisinde yaşayan insanlar bile aynı gelenekten gelme, aynı eğitimden geçmelerine rağmen kaba gerçeğe akılcı ya da akıl dışı bakabiliyorlar.

Günümüzde artık görüldü ki geçen zaman, aklı bir yandan geliştirirken bir yandan da geri bırakabiliyor.

Bunun en canlı örneği, Dünya’nın yuvarlak değil düz olduğunu söyleyen ve ciddi bir taraftar bulan akım.

Kerli ferli bir sosyal medya fenomeni,

“Kandırılıyorsunuz, sizi sömürmek için dünya yuvarlak yalanını uyduruyorlar,” diyor.

Dayanamadım, paylaşımının altına şöyle yazdım:

“Dünya düz ve öküzün boynuzlarının üstünde duruyor.”

Sağolsun, fenomenimiz lütfetmiş, cevap yazmış:

“Sakın başını sallama.”

Bana, “Sen öküzsün” demek istemesine aldırış etmeden,

“Ama sallamazsam deprem olmaz ki,” yazdım.

Cevap yazmamış. Sanıyorum engellendim.

Cevap yazsaydı, bu kardeşimiz şöyle yazardı diye düşünüyorum:

“Demek ki öküz olduğunuzu kabul ediyorsunuz.”

Buna cevabım da hazır, bir kılıç gibi kınında duruyor:

“Ben öküz olmasam, senin gibi bir öküzle nasıl muhatap olurum?”

Bilginin çağlaya çağlaya aktığı bu çağda, Galileo’yu mezarında ters çevirecek insanların varlığı büyük elem veriyor.

Elbette bilimsel yöntemin bütün aşamaları boyunca eleştirel düşünme, şüphecilik ve etik hususlar esastır.

Bilim insanları, bilimsel yöntemin her bir basamağında, kanıtlarla çelişen hipotezleri bir kenara atmaya veya revize etmeye istekli olmalı ve çalışmalarını sorumlu, etik bir şekilde yürütmelidirler.

Bilimsel yöntem basamakları:

1-Gözlem

2-Araştırma ve bilgi toplama

3-Hipotez formüle etme

4-Deney yapma

5-Veri toplama ve analiz etme

6-Sonuç çıkarma

7-Hakem değerlendirmesi ve yayın yapma

8-Teori geliştirme

Yine eskisi gibi olsa, gazeteler satılsa,

Kuponla teleskop dağıtsalar,

Para gibi düz gezegenleri seyretsek...

Dünya düzse Ay, Jupiter yuvarlak olacak değil ya!

Onlar da delikanlı gibi dümdüz olurlar, onların bizden nesi eksik?

Oy anam anam…

Bu devirde yaşamak zor.