Gerçek delilere selam olsun. Bilinci belli düzeyde olup hesap yapma yetisi olmayan yolcularıdır onlar SER’in.
Şimdi gelelim asıl konuya. Ucundan, kenarından dolanmadan tam ortasından… Suya sabuna dokunarak…
Hayat zordur. Akıllı uslu olarak hayat geçirmek daha da zordur. Çalışmak, aile kurmak, hayatın tüm yükü, taşınacak gibi değildir.
Ve bir gün normal biri, bile bile deliliğe vuruverir kendini. Belirgin bir davranış biçimini ve konuşma biçimini benimser, yeni bir hayata başlar. Garip davranışlarının arasına bazen sansürsüzce öyle laflar koyar ki deliliğe hiç yakışmayan bu farklılık bilgelik gibi görünür normal insana ve birden sahiplenilirler. Artık sabah poğaçası, akşam yemeği, giyeceği garantidir. Kim ne yap derse yapar, insanları güldürür, nafakayı kapar. Garip yürür, garip konuşur, garip güler. Onunla kafa yaptığını sanan kişi, akşama kadar kafaya gelir, kendi bile anlamaz.
Kimisi de sahte bir tik edinir. Bunun üzerinden gidip maskotlaşır. Her iki durumda da normal insanın baş edemediği, hayat yokuşunun kaçış rampasıdır bu sonradan edinilmiş tavırlar. Hoş görünürler, güldürüp eğlendirirler. Mükâfatlarını da bedavaya yaşayarak alırlar. Artık onlara hava ve su gibi her şey bedavadır.
Bu örneğe uyan birini arasam bulamazdım. Hızlı iletişim bize bu imkânı veriyor. Neredeyse herkesin izlediği, ağzıyla klarnet çalan adam videosu bu duruma “cuk” diye oturan bir örnektir. Paytak paytak yürüyen, garip konuşan biri; ancak ısrar edip biraz bahşiş verdin mi müthiş yetenekli biri çıkıyor ortaya. Klarnet denilen üflemeli çalgının tüm notalarını ağzıyla gerçeğe yakın basmak ve ardından ortalamanın çok üstünde bir sesle şarkı söylemek ve nihayetinde paytak paytak oradan uzaklaşmak… Bize şarkı söyle diyenlere hiç normal görünmeyen hareketler yaptıktan sonra gerçeğe çok yakın klarnet taksimi yapmak, ardından detoneolmadan şarkı söylemek ve parayı kaptıktan sonra yine eski hale bürünmek ancak deliliğe vurmak deyimiyle izah edilebilir. Hiç bitmeyen bir tekrarı gün boyu yaşadıktan sonra evinde yalnız kaldığında ne yapıyor diye merak etmiyorum, çünkü biliyorum. Engelli taklidi yapıp dilenen işi bitince ne yapıyorsa onu yapıyor. Onun yaptığı da sonuçta zihinsel engelli taklidi yapmak. Yalnız kaldığında kendi oluyordur mutlaka. Sadece kendinin bildiği o.
Gıdıklanma tiki olanların da bundan farkı yoktur. Yeni girilen çevrede en kolay sosyalleşme ve kabul görme bu yöntemle olduğu için kolayca benimseniyor ve çok yaygın. Hiçbir literatüre sığmıyor diye düşünüyorum. Koltuk altına dokunulduğunda küfür eden biri acaba cezası ölüm olsa bunu yapar mı? Ya da bu hastalıktan o anda kurtuluverir mi? Bence kurtulur, bir daha da yapmaz. Örnek var mı, deney yapılmış mı bilemem. Bu sadece çıktığınız ser yolculuğunda gemiyi kullanan kaptanın yorumudur o kadar.
(Ser adlı kitabımdan)