Altay tankı ve motorunun üretimiyle ilgili yazıma geçen hafta kaldığım yerden devam ediyorum.

Son günlerde Altay tankının seri üretimine dair heyecan verici gelişmeler, bu tankın temelini oluşturacak yerli motor konusunu yeniden gündeme taşıdı. Bir makine mühendisi olarak şunu söylemeliyim ki; bir tankı tank yapan, sadece zırhı ya da topu değil, onu savaş alanının en zorlu şartlarında taşıyacak güçlü, güvenilir ve dayanıklı bir motora sahip olmasıdır.

Altay’ın yerli motorla donatılması, Türkiye’nin savunma sanayii açısından önemli bir dönüm noktası. BMC Power tarafından geliştirilen BATU motoru, 2026’dan itibaren Altay tanklarında kullanılmaya başlanacak. Bu adım, Türkiye’nin ağır zırhlı araçlarda dışa bağımlılığı azaltma hedefinin somut bir göstergesi.

Böylesi bir motorun üretimi; güçlü yakıt sistemleri, sağlam metaller, hassas üretim teknikleri ve gelişmiş soğutma çözümleri gerektiriyor. Türkiye’de bu alanlarda son yıllarda ciddi ilerlemeler sağlandı. TÜMOSAN, TUSAŞ ve BMC gibi kurumlar hem kara hem hava araçları için motor geliştirme projeleri yürütüyor. Ancak bazı parçalar, özellikle güç aktarım sistemlerinde hâlâ dışa bağımlılık var. Bu parçalar yüksek hassasiyetli üretim ve uzun süreli dayanıklılık testleri gerektiriyor.

Tank motorları, sivil araç motorlarına göre çok daha ağır şartlarda çalışmak zorunda. Aşırı sıcak, çamur, titreşim ve darbe altında binlerce saat güvenilir performans göstermek büyük bir mühendislik sınavı. Türkiye’nin avantajı ise gelişmiş savunma sanayi ekosistemi ve güçlü üretim altyapısı. Zırhlı araç, elektronik sistem ve mekanik imalat kapasitesi oldukça olgunlaştı.

Tankların savaş alanındaki rolü ise değişiyor. İnsansız hava araçları, roket sistemleri ve elektronik harp teknolojilerinin yükselişi, tankların klasik görevlerini sorgulatıyor. Savaşın ağırlık merkezi insansız sistemlere, hava üstünlüğüne ve siber güce kayıyor olsa da, tanklar hâlâ kara hâkimiyetinin temel unsurlarından biri. Şehir savaşlarında ve zırhlı birliklerin koordinasyonunda tankların varlığı stratejik önem taşıyor. Bu yüzden Altay gibi yeni nesil tankların üretimi sadece teknolojik değil, aynı zamanda jeopolitik bir gereklilik.

Altay’a yerli bir motor kazandırma çabası, sabır, istikrar ve özveri gerektiren uzun bir yolculuk. Mevcut sanayi altyapısı ve mühendislik birikimi ile bu hedefin ulaşılabilir olduğu görülüyor. Ancak kritik parçalar ve ileri malzeme teknolojilerindeki dışa bağımlılığın sistemli biçimde ortadan kaldırılması, nihai başarı ve sürdürülebilirlik için kilit önemde olacaktır.