Rahmetli Özal, ihracat artsın diye bir uygulama başlatmış ve ihracata kg başına nakit teşvik ödenmesine başlanmıştı. İhracatçı bu uygulamadan gelen miktarı maliyetine yansıttı ve fiyatını düşürdü. Böylece sipariş artışı sağladı. İhracat miktarında kısa sürede yüzde 50’nin üzerinde artış sağlamıştı. Ancak şeytani hırsız zekâsı her zaman olduğu gibi devrede idi ve kutulara hurda kumaş doldurup ihraç gösterenler, içerdeki rüşvetçi işbirlikçileri ile sadece evrak üzerinde ihracat gösterenler, naylon faturacılar ve türlü dolandırıcılar devreye girmekte gecikmedi. Sonuçta dürüst ihracatçı ve Türk ihracatı cezalandırılarak uygulamaya son verildi. Yakalanan birkaç dolandırıcı ise yargılandı ve kısa süre yatıp çıktı. Çalan kazanmıştı. Halbuki bu teşvik nakit olmasa ve SGK priminden ya da vergiden mahsup şeklinde devam etseydi, hırsızın işine yaramaz hale gelecekti ve dürüstler ile ülke kazanacaktı. Aslında olay polisiye bir hırsızlık olayı idi. Rüşvete yenik düşülüyor ve yakalamakta aciz kalınıyorsa dahi çözüm vardı. Cehalete, rüşvete yenik düşüldü.

Türkiye gümrükleri bilgisayara geçiyordu. İlk uygulama da Bursa’da idi. Bakan beye soruldu. “Bu uygulamadan en cazip beklentiniz nedir?” Aynen şöyle dedi. “Artık ihracatçının vergisini, SGK primini ödemeyip ödemediğini kolayca göreceğiz. Ödemedi ise ihracat yapamayacak.” İhracatçının desteği yerine, hırsızı yakalamak için bilgisayar ağı kurulmuştu. İhracatçının işini kolaylaştırmak gibi bir gaye yoktu ya da sıralaması öncelikli değildi. Halbuki devlete borcu olan ihracatçının sadece akreditifli satmasına izin verip, gelen dövizden devlete olan borçlarını faizi ile tahsil etmek daha akılcı olmaz mı idi. Üreticisine güvenmeyip potansiyel hırsız diye bakan uygulamalar ile dürüst pek çok üretici yurt dışında fabrika kurma arayışına girmiştir.

     Özde vatandaşına güvenmeyen bir devletin vatandaşının, devletine güvenmesini bekliyoruz. Hırsız her yerde var. Ama Polis ve Jandarma da var. Devlet vatandaşa, vatandaş da devlete güvenir cezalar da caydırıcı olursa hırsız barınamaz. Karşılıklı güven olacak, adalet tarafsız ve bağımsız olacak, suistimalin hamili kartı olmayacak. Kişi çalar, polis yakalar ama hırsız 3 gün sonra gezerse güven biter. Demek yasa da yasa olacak. Olmuyorsa yozlaşma vardır ve hiçbir mevzuda huzur ve toplum adına başarı olmaz.

    İmar yönetmeliklerinde de aynı mantık, aynı düşünce kendisini gösterir. Gerek arsa sahibi, gerekse yatırımcı arsanın her metrekaresinden sineğin yağını çıkarmak misali rant peşine düşer. İmar yönetmelikleri de buna engel olmak için kural üzerine kural geliştirir. Belediye imar büroları da denetçidir. Elbette olaya pek çok insani zafiyet karışması da mümkündür. Tek yönetmeliğe rağmen çevrenizde çeşitlilik gösteren farklı yükseklikte ve yoğunlukta uygulamaların nedenleri çoğu zaman masum olmayabilir. Ruhsat alacağım, kurallara uygun bina yapacağım diye mücadele edenlere, kaçak bina yapıp imar barışına girerek yasallaşma yolu açarsan ya da mahkemelerin durdurduğu inşaatları durdurmaz, elektrik, su bağlar, makul bir süre sonra da ruhsata bağlarsan, karşılıklı güveni olduğu kadar ahlakı da yok edersin. Bu durumda dürüst kalmaya çalışan insanların mantıksız uygulamalara isyanı, genelde inisiyatif kullanmaya korkan memurların direncine ya da yetki verilmiş bazı ahlak yoksunlarına, cehalete yenilmeye mahkûm demektir.

     İmar yönetmelikleri önemlidir. Ancak insanın mutluluğu, huzuru için var olmalıdır. Her ailenin hayalinde yuvasının mimarisi vardır. Yönetmelik binanın TAKS, KAKS, çekme mesafesi, yükseklik gibi ana hatlarını belirlemeli, insanın evinin içine girmemeli, bahçesine ne dikeceği çiçeğine kadar karışmamalıdır. İnsan zeminde, balkonda Pergola, kamelya gibi keyif alanlarına özeniyorsa, zeminde açık sundurma istiyorsa, hele de müstakil evi olanlar için yönetmeliğin bu tip prefabrik ünitelerle derdi nedir. Bunun zeminin beton, mermer, çim ya da ahşap olması ya da alanından sana ne? Bahçeye bırakın havuzu, süs havuzu bile ruhsata tabi. Hükümetler, yasalar, rejimler, belediyeler, yönetmelikler insanlar için, yaşamın kalitesi, insanların mutluğu ve huzuru için vardır. Bunu unutmamak gerek.