Neden olmasın? Bu kader değil, piyango değil; matematik. Serbest piyasa, dalgalı kur olduğuna göre, piyasa şartları neyi gerektiriyorsa o olacaktır. 10 da olabilir fazlası da. Doğru müdahale ile düşmesi de mümkün. İpler sizin elinizde. Doğru hamlelerle doğru sonuçlar, yanlış hamlelerle kötü sonuçlar alınacaktır. Ekonomi kuralları belli somut bir bilim dalı, hayal görmek abesle iştigal. Ve doların kaç lira olacağından, artacağı görünen enflasyon rakamlarından çok daha ciddi bir tehlike ile karşı karşıya kalma riski var. O da ahlak erozyonunun tabana yayılması. Ocak ayında asgari ücret belirlenirken dolar 7 liralar, enflasyon 14’ler civarında idi. Bu seviyeler korunabilseydi, enflasyon en kötüsü artmamalı dolar ise 8 lirayı geçmemeli idi. Rakamların bugün geldiği yer uçuruma bir adımdır. Gıda enflasyonu ise yıkıcıdır. Artık nüfusun büyük bölümü için doların ne olduğunun çok da önemi kalmamıştır. Mutlaka ki bir gün geri dönüş başlayacaktır. Ancak kayıpların telafisi yıllar sürebilir.

Bugün 22 Ekim 2021 Cuma. Saat 12.20, dolar 9,6146. Motorin 8,20. Akaryakıt, son yapılan yüksek vergi zammı ile son bir ayda dördüncü kez zamlandı. Yeni zam da kapıda. Bu durumun bütün fiyatlara yansıyacağı da gün gibi aşikâr. Asgari ücret ise brüt 3577 TL, net 2825 TL ve 90 kuruş. Yılbaşından bu yana 106 dolar yani 1000 lira eridi, alım gücü düştü. Şimdi dolar 10 lira olsa ne değişecek? Millet dolar 7 lira olduğundan bu yana gıda enflasyonuna yenilmiş durumda. Tehlike orada başladı. Ondan sonrası ar damarının çatlama noktası. Büyük tehlike de bu. Bugün yaşananların dünden bugüne, global sorunlar olduğunu söyleyenlere aklımızla alay etmek bizi değil, sizi yanıltır desek ne fayda. Yılların tecrübesini çöpe atmış, hatalardan ders almamış isek, elbet bir bedeli olacak, öyle değil mi? Allah beterinden korusun.

En son İzmir depreminde ev kiralarının arttığını unutmadık. Ne alaka demeyin. Beklenen büyük bir deprem var; konuşma şansı dahi olmuyor. Herkes başının çaresine baksın mesajının sonucudur, “Utanma duygusu imandan gelir. Ar damarı çatlayıp haya perdesi yıkılınca ne maneviyat kalıyor ne utanma ne de insanlık.” Türkiye ne yazık ki bu tehlikeyle karşı karşıya. Menfaat ve kasasını doldurma yolunda olanlarda zaten çatlamayan damar kalmadı. Tehlike yoksulluk, açlık ve ailesine bakabilmek adına mücadele eden büyük çoğunluk için. Bir kez utanma duygusu kaybedilince yüzdeki ve gözlerdeki perde kalınlaşmaya başlıyor. Dünyada ya da ahirette ama mutlaka ödenecek bedeller görünmez oluyor. Allah herkesi bu noktaya gelmekten, kul hakkı yemekten, inancını ve Allah korkusunu kaybetmekten korusun. Rahmetli Demirel’in sözü binlerce sayfanın özetidir, “Yenilmiş kul hakkını ne Mekke temizler ne de tekke. Unutmayın” demiştir. Bu ekonomik tablonun en büyük tehlikesi milletimizi böyle korkunç bir noktaya doğru sürüklemesidir. Bundan kaçınmak adına en büyük görev ise yönetenlere düşmekte. Çünkü sorumlu onlar. Önce örnek olacaklar ve onurlu davranacaklar, saygıyı, sevgiyi ve adaleti rehber yapacaklar. Aynen dinimizin emrettiği gibi.

Şehid Dr. Ali Şeriati yıllar önce, “Doğuya gittim, müslümanları gördüm ama İslam yoktu, batıya gittim İslam’ı gördüm ama Müslüman yoktu.” diyerek ne anlatmak istemiştir acaba? George Washington Üniversitesi tarafından 2010 yılında yapılan araştırma defalarca gündeme geldi. “İslam’a uygun yaşayan ülkeler araştırması” yapmışlardı. Sonuçlar ibret verici idi. Listenin ilk 40 sırasına İslam ülkeleri girememiş, Türkiye bir önceki yıla göre 14 sıra daha gerileyerek 95. sırada, Yemen ise sonuncu sırada yer almıştı. Çünkü, “İslam’ın temelinde insanın dinini, aklını, canını, malını ve neslini korumak esastı. İslam’ın karakteri ise haya idi. Haya imandan gelir” sözleri, Allah’ın sözlerini rehber edinmiş büyük din alimlerinin sözleridir. Kitaplarda ve sözlüklerde hayanın manası için, “ahlak, utanma duygusu, ar, adalet duygusu” yazar. “İnsanın en güzel süsü, utancından dolayı yüzünün kızarmasıdır” denir.

Milletin kendisinin refahını sağlasın diye seçip yönetici yaptığı insanlar, devletin her kuruşunun vatandaşın olduğunu unutmamalıdır. Devletten haksız kazanç edinmek, vatandaşın hakkına tecavüz değil midir? Müslümanlıkta en büyük günah kul hakkı yemek değil midir? Dükkâna girip çivi soran müşterisine, varken komşusu da siftah yapsın diye “şimdi bitti kardeş, komşudan al” diyen insanlık ne zaman öldü? Bu kadar kısa bir sürede nasıl bu hale geldik?