Yetmişine geldiğinde, Dünyayı tıpkı otuzunda olduğu gibi gören biri ömrünün kırk yılını heba etmiş sayılır. Hatırlayın seksenlerin, doksanların mizahçılarını, TV skeçlerini, dergilerini. Bazen elinize geçtiğinde okurken, seyrederken ya da anımsadığınızda zamanı yadırgadığınız olmuyor mu? Özellikle hafızalarda yer etmiş siyasi figürler. Kişiler farklıda olsa, meseleler neredeyse kopyala yapıştır. O gün gülmece ile anlatılmaya çalışılan hangi sorun varsa, çakılmış gibi yerinde duruyor, özde ilerlememi gerilememi var karışık. Nedeni ise çok açık. siyasi sistemin bütün zaafları, yanlışları eksileri, koltuk ve menfaat odaklı olarak olabildiğince çekiştirilmiş, toplum menfaati ise bir o kadar ihmal edilmiş, özellikle eğitim, ekonomi, adalet ve demokrasi toplum lehine geliştirilememiş.

En faydalı bilgi, deneyimleyerek ve bedelini ödeyerek edinilmiş bilgidir. En kalıcı ve yan etkilerden arınmış olanı da odur sanırım. İnsana kendisini kıyaslaması gereken tek kişinin, geçmişteki kendisi olduğunu öğretir. Yere düşmenin yanlış bir tarafı olmadığını, yanlış olanın yerde kalmak olduğunu özümsersiniz. Bunu doğru yorumlayanlar önlerindeki çizginin yönünü belirlerken daha bilinçli olmaları gerektiğini fark ederler. Gençler ve kendisini genç hissedenler öğrenmenin sonu olmadığını idrak ettiklerinde, sadece kendileri için değil gelecek nesiller içinde yaşamaları gerektiğini de anlarlar.

Sizce de ülkedeki siyaset anlayışının uygulamaları 50 yıldır aynı mantıksal karakterde biçimlenmiyor mu? İnsanları temel ihtiyaçları için ne kadar çok meşgul edersen, özgürlükleri dahil kaybettikleri neredeyse her şeyi o derece kolay unuturlar. Uygulamalar dün buydu bugün de bu. Belki tek fark, bu kez ahlaki kirlenme çok daha yoğun ve aleni, eskinin centilmenliği ise mumla aranır durumda. Bir de yanlışa düşen siyasi hücreler ve uzantıları daha bir cesur.

İnsanın hak ettiği gibi yaşaması, ari ve özverili düşünce tarzı gerektiriyor. Demokrasinin anlamını kavramak ve yaşama geçirmek, en üstten en alta yönetim erkinin ve vatandaşın elbirliği olmadan mümkün görünmüyor. Sistem bu vazgeçilmez üzerine kurgulanmak, kuvvetler ayrılığı prensipleri suistimallere tamamen kapatılmak zorunda. Peki bunu yapmak mevcut sistemle mümkün mü? Elbette mümkün ancak bu güne kadar olamadı. Nedeni ise önce eğitim sonra seçim kanunu sonunda ise hukuk sistemi. Yani iş kolay değil. Ya da çok kolay ama gerekli şartlar oluşmuyor veya oluşması istenmiyor.

“İnsanlar bir dava uğruna mücadele ederken asla kaybetmezler. Farkında olmasalar da kaybedenler, önemsedikleri bir davası olmayanlardır” demiş bir düşünür. Risk alacak kadar cesur olamayan kişi hiçbir şeyi de başaramayacaktır. İsmet İnönü ve Viktor Hugo’ya atfedilen o ünlü cümlede olduğu gibi. "Bir memlekette, namuslular, namussuzlar kadar cesur olmadıkça, o memlekette kurtuluş yoktur" denmiştir. Deneyimlenmiş ve bedeli ödenmiş bir söz için iyi bir örnek.

Hayalleri gerçekleştirmek için önce uyanmak gerekli. Yapay zeka ve robotlar fişleri çekilmedikçe ayaktalar ve şüphesiz bir araya geldiklerinde kendi enerji kaynaklarını üretecek, kendi onarımlarını kendileri yapacak ve kısa sürede size ve bir fişe ihtiyaçları kalmayacak, sizi de kim bilir nasıl bir yaşam formu diye algılayacak. İnsanlığın bugün kendi yarattığı onlarca felaketin yolunu öğrenirlerse ne olur hiç düşündünüz mü? Hatırlayın insanlık yıllar önce küflenmiş ekmekten penisilin üretmişti. Eğer kendisini geliştiren robotlar bu bilgiyi düz mantıkla değerlendirirse küflenmiş insanlıktan neler üretirler acaba?