“Yapay zekâ (YZ) işleri elimizden mi alacak, yoksa üretkenliği patlatıp yeni fırsatlar mı yaratacak?” 2025’in iş dünyası bu sorunun etrafında dönüyor. Yanıt, tek kelimede gizli: DÖNÜŞÜM. YZ, tek tek meslekleri “yok etmekten” çok, işin içeriğini, beceri sepetini ve değer zincirlerini yeniden kuruyor.

Dünya Ekonomik Forumu’nun Future of Jobs 2025 raporu, 2025–2030 döneminde işlerin yönünü belirleyecek eğilimleri netleştiriyor: Yaratıcı düşünme, esneklik-çeviklik ve dayanıklılık gibi insana özgü becerilere talep hızla artıyor. Aynı çerçevede yavaşlayan büyümenin küresel ölçekte 1,6 milyon işi yerinden etmesi beklenirken; net istihdam sonucunu belirleyecek olan şey, şirketlerin yeniden beceri kazandırma (reskilling) ve süreç tasarımında ne kadar hızlı davrandığı olacak.

Uluslararası Para Fonu’nun değerlendirmesi tabloyu keskinleştiriyor: İleri ekonomilerde işlerin yaklaşık %60’ı YZ’den etkilenecek. Bu etkinin yarısı verimlilik artışı ve ücretlerde iyileşme potansiyeli taşırken, diğer yarısı için talep ve ücret baskısı riski söz konusu. Kader, teknolojinin nasıl uygulandığına ve çalışanın nasıl desteklendiğine bağlı.

OECD’nin 2024 saha verileri çalışan duygusunu gösteriyor: her 5 çalışandan 3’ü önümüzdeki 10 yılda işini YZ’ye kaptırmaktan kaygılı; her 5 çalışandan 2’si sektöründe ücretlerin düşebileceğini düşünüyor. Kaygılar gerçek; fakat rapor aynı zamanda doğru tasarlanan YZ kullanımının iş kalitesini yükseltebileceğini, risklerin erişim eşitsizliği ve beceri uçurumu üzerinden büyüdüğünü vurguluyor.

Peki YZ gerçekten hangi işleri “değiştiriyor”? ILO’nun 2025 güncellemesi, mesleklerin yok olmasından çok görev kompozisyonunun değiştiğini; özellikle metin-kod-veriyle çalışan ofis işlerinde (idari, müşteri etkileşimi, programlama, pazarlama vb.) “yüksek maruziyet” olduğunu gösteriyor. Bu da, aynı ünvan altında yarının görev tanımının bugünkünden çok farklı olacağı anlamına geliyor.

Bir de fırsat penceresi var: McKinsey, üretken yapay zekânın 2040’a kadar yıllık %0,1–%0,6 ek verimlilik artışı getirebileceğini; bunun gerçekleşmesi için de çalışan zamanının daha yaratıcı/ilişkisel görevlere yeniden dağıtılması gerektiğini hesaplıyor. Yani YZ’nin vaadi, “daha az insan” değil; insanın daha değerli işe odaklanması.

Şirketlerin, bireylerin dengeyi tekrar kurması gerekecek, bunun bir sonraki yazımda detaylı değineceğim.

YZ çağında kaybedenler teknolojiyi değil insanı ihmal edenler olacak. Kazananlar ise YZ’yi insanın yaratıcı kapasitesini büyüten bir kaldıraç olarak konumlandıranlar. 2026’ın dersi net: “Denge, korkuyu yönetip beceri yatırımını hızlandıranlarda” olacak.