Bir ülkede yerel para biriminden kaçış olduğu nok­tada yapılacaklar belirlidir. Hızla paniği bitirecek adımların atılıp, stabilitenin sağlanması gerekir.

Türkiye 2018 yılından beri TL’den kaçışı yaşamaktadır. Giderek artan dozda TL’nin değer kaybettiğine şahit olunmuştur. Ekonomi yönetimi bu süreçte yapması ge­rekenin tam tersi uygulamalara devam etti ve bu durum 2021 Eylül ayında doruğa çıktı.

Örtülü enflasyon rekor üzerine rekor tazelerken, dünya ta­rihinde görülmemiş negatif faiz uygula­ması sürdürüldü. Bir örtülü politika da döviz piyasalarına ya­pılan müdahalelerde karşımıza çıktı.

Sonuçta 2021 Ara­lık ayının sonlarına geldiğimizde panik havası öyle bir nok­taya gelmişti ki kur korumalı mevduat enstrümanı açıklandı. Bu, paradan kaçış yaşanan ülke­lerde yapılması gereken şok uygulamalara örnek bir önlemdi, ancak tek başına yeterli değildi. Enflasyonun çığırından çıkmasını önlemek için TL’ye reel faiz veril­mesi ve kemer sıkma politikalarının uygulanması gere­kirken gün geçtikçe daha fazla negatif faiz ve daha fazla gevşek para politikası neticesinde bugünlere gel­dik.

Bugün yaşanan enflasyon %200’lerin üzerinde buna şüphe yok. Ayrıca ülkemizde fiyat diye bir şey kalmamış vaziyette. Herhangi bir ürün ve hizmetin fiyatını tahmin etme ihtimali ortadan kalktı, çünkü ortada normal çalı­şan bir piyasa mekanizması yok.

Peki son paradan kaçış olan 2021 Eylül’ünden bu­güne ne oldu? Aslında başa dönülmüş vaziyette, sa­dece TL’ye, yani yerli ve milli para birimine güvenenlere olanlar oldu.

Asgari ücretin 8000 TL bölgesine gelmesi de her şeyde başa dönülmesinin bir kanıtıdır.

Son bir yılda TL’nin sürekli değer kaybından faydala­nanlar da gelinen noktada şikayet eder noktadadır.

İhracatçı USD’nin değer kazanması gerektiğini söyle­meye başlamış durumdadır.

Asgari ücret artışı ve aşırı gevşek para politikasının yeni yıldaki yansımalarının ne olacağını göreceğiz.

Bir de seçim ekonomisinin uygulanmasıyla 2021 Eylül’ den daha kırılgan bir ekonomimiz olacak.

Seçime kadar mevcut dinamiklerin sürdürülmesi mümkün görünmemektedir. Belki de hiç beklenmedik uygulamaların önümüzdeki altı ay içerisinde hayata geçtiğine şahit olacağız.

TL değer kaybederse yükümlülükler zor karşılanır, kaybetmezse bu maliyetleri çoğu şirket zor taşır.