Çocuklarımıza çokça koyduğumuz bir isim: “Aydın.”
Hatta bu isimde bir ilimiz bile var.
Peki Aydın kimdir?
Aydın, sadece okumuş insan değildir.
Aydın, karanlıkta el yordamıyla yürümeyi reddedendir.
Aydın;
bilgiyi cebine koyup susan değil,
bildiğini sorumlulukla taşıyandır.
Herkesin sustuğu yerde konuşabilen,
herkesin alkışladığı yerde durup düşünebilendir.
Aydın, ışığı başkasından beklemez.
Kendi ışığını yakar.
O ışık bazen rahatsız eder,
bazen göz alır,
bazen de karanlığa alışmış olanları öfkelendirir.
Ama aydın bilmezlikten gelmez.
Görür, fark eder, işaret eder.
Yanmayı da göze alır.
Çünkü bilir ki ışık yakanın gölgesi de olur.
Bugün “aydın” kelimesi çok kullanılıyor
ama az yaşanıyor.
Diploma çok, cesaret az.
Bilgi bol, vicdan kıt.
Oysa gerçek aydın,
makamla değil,
mikrofonla değil,
yürekle konuşandır.
Ve belki de en doğrusu şudur:
Aydın, karanlığa küfretmeyen; mum yakan insandır.
Kırklı yıllar, ülkemizde yeşeren bu insanları öğütme, yok etme yılları olmuş.
Ne yazık! Ne üzücü…
Kimini öldürmüş, kimini sürmüş, kimini de sürüm sürüm süründürmüşüz.
Sabahattin Ali ve Nazım Hikmet, ölen ve sürülene örnek.
Sürüm sürüm sürülenlerin başını ise Rıfat Ilgaz ile Aziz Nesin çekiyor.
Bu hafta Bursa’mız, Nilüfer Belediyesi’nin 2025 Yılın Yazarı olarak belirlediği usta edebiyatçı Rıfat Ilgaz’ı andı. Biz de Minteks Sanat ve Majör Yayınları olarak sempozyum kitapları ile “çorbada tuzumuz olsun” diyenlerdendik. Nâzım Hikmet Kültürevi’nde düzenlenen sempozyumda iki gün boyunca akademisyenler ve yazarlar, Rıfat Ilgaz’ın edebiyatını farklı yönleriyle ele aldı. “Yaratıcılığın İzinde” başlıklı oturumda ise Fabrika Okumaları deneyimimizi aktarma şansı bulduk.
Rıfat Ilgaz’ın biricik oğlu rahmetli Aydın Bey’in eşi Nilgün Hanım, aileyi temsilen aramızdaydı. Gecenin en özel yanı, Rıfat Ilgaz’ın çileli ömrünü Ankara Birlik Tiyatrosu’nun sahnelediği Bir Yeryüzü Ozanı film-tiyatro gösterimiydi. Bazı sahneler sinematografik olarak perdeye yansıtılmıştı.
Usta edebiyatçımızın en büyük trajedisi, parasız kalıp Hababam Sınıfı gibi bir eserin bütün haklarını karınca duası basan bir matbaaya satması olmuş. Eğitim sistemimizdeki yanlış giden şeyleri eleştiren o güzelim eser, Yeşilçam senaristlerinin elinde çarpıtılmış; yazarının bile izlemeye tahammül edemediği bir hâle dönüştürülmüş.
İşte “aydın budur” denilecek bir hayat sürmüş ve 1993’te Madımak Katliamı’nda vefat eden aydınlar ile çok yakın arkadaşı Asım Bezirci’nin de acısına dayanamayıp oracıkta ruhunu teslim etmiş güzel bir insan: Rıfat Ilgaz.
Ruhu şad olsun.