İkinci döneminin ilk 100 günü, Amerikan tarihinin en istikrarsızlaştırıcıları arasında yer aldı, güç kapmacaları, stratejik kaymaları, muhalifleri, küresel meslektaşlarını ve hatta birçok destekleyicisini şaşkına çevirdi. Trump tüm devlet kurumlarını topallayan bir sipariş ve muhtıra yığınıyla doldurmaya başladı. Grönland’ı zorla almak, Panama Kanalı’nın kontrolünü ele geçirmek ve Kanada’yı ABD’ye ilhak etmek niyetini açıkladı. Adalet Bakanlığı’nın kontrolünü eline alarak, siyasi düşmanlarının soruşturmasını başlattı. Devlet kurumlarını boşalttı, yüz binden fazla işçiyi işinden çıkarttı. Üniversiteler, medya kuruluşları, hukuk firmaları, müzeler bu tasfiye sürecinden etkilendi. Şiddet içeren eylemlerden ve kışkırtıcı komplolardan hüküm giyenler de dahil olmak üzere her sanığa para cezası verdi. Küresel ekonomiyi yeniden inşa etmek isteyen, piyasaların düşmesine neden olan kapsamlı bir tarife dizisi başlatarak bir ticaret savaşını tetikledi. Söz verdiği kitlesel sınır dışı etme programına başlayarak, hükümet genelindeki ajansları, göçmenleri gözaltına alma ve sınır dışı etme eylemlerini seferber etti. Yabancı öğrencileri sokaklardan uzaklaştırdı.

Anayasa bilginlerini ve sivil özgürlükçüleri şok eden şey, Trump’ın toplamaya çalıştığı güç ve onu kullandığı cezasızlıktır. Gevşek bir şekilde tanımlanmış bir acil durumu gerekçe göstererek Kongre’nin harcama ve dış ticaret konusundaki anayasal yetkisini, talep etti. Bağımsız kurumlar üzerinde kontrol isteğinde bulundu ve kolluk kuvvetlerine soruşturmalarda siyasi müdahaleyi önlemek için tasarlanan Watergate sonrası kuralları görmezden geldi. Alt mahkemeler profesyonel olarak, potansiyel olarak yasadışı hareketleri yavaşlatmasını veya tersine çevirmesini emrettiğinde, bazen onları görmezden geldi veya açıkça alay etti. Bir davada, bir Yüksek Mahkeme kararına da meydan okudu.

22Nisan’da TIME ile yaptığı bir saatlik röportajda Trump, görev süresinin ilk üç ayını dizginsiz bir başarı olarak nitelendirdi. ABD’nin 45. Ve 47. Başkanı Donald John Trump, Amerika’yı ve dünyadaki rolünü radikal bir şekilde yeniden şekillendirme sözü veriyor. Amerika’nın göçmenlik sistemi on yıllardır bozuldu. Trump’ın hamleleri yasadışı sınır geçişlerini yavaşlattı.

Almanya ve Japonya’nın kendi başlarına ve komşularının kolektif savunmasına daha fazla harcama yapmak için daha önce hayal bile edilemez hamlelerini tetikledi. Çin’in 2001 yılında Dünya Ticaret Örgütü’ne katılımını, onlarla iş yapmaya çalışanlara yönelik çok yıllık bir saldırı başlatmak için kullandı. Dünyada daha fazla sorunu kimseye sormadan çözdüm, diyor.

Trump, 100 gün içinde gücünün zirvesinde olmayı planlıyor, ama karşısında bir direnç kıpırdanıyor. Büyük ve küçük işletmeler, işçileri dışladıkça, üretim hatları kapatılırken ve tedarik zincirlerindeki aksaklılar ve pandemiden bu yana görülmeyen bir ölçekteki gelirler karşısında ayakta kalmaya çalışırken, kapanma tehdidiyle karşı karşıya kalıyorlar. Üniversiteler, Trump’ın milyarlarca dolarlık araştırma bütçelerine yönelik tehditleri karşısında daha fazla cesaret buldu.

Tüketici güveninin son üç yılın en düşük seviyesinde ve enflasyonun ticaret savaşının bir sonucu olarak tırmanması beklenen ülkeyle, hatta Cumhuriyetçilerin bile Trump’ın bazı hamlelerinin siyasi gelecekleri üzerindeki etkisi hakkında şikayetlerde bulundular. Bu konuda yapılan bir anket sonuçları, Amerikalıların daha büyük kısmının artık hükümetlerinden korkarak yaşadığını ve Trump’a onay notunun, görev süresinin bu erken aşamasında diğer Başkanların ilk aylarına göre daha düşük olduğunu, gösteriyor.

Trump’ın ve en yakın yardımcılarının ilk 100 günlerinde kendini ilan eden misyonu, tüm cephelerdeki bu hamle barajı aracılığıyla her yerde muhalefeti ezmekti, bürokrasiye hiçbir şey bırakmadı. Üst düzey yardımcıları sürecin yeni başladığını söylüyor ve ‘’Ne yapmak istediğini düşünmek ve uygulamak için dört yılı var’’, diyorlar…

Not: Bu yazımı hazırladığım süreç içinde ABD ve Çin Dışişleri Bakanları İsviçre’de masaya oturmuşlardı ve karşılıklı uyguladıkları yüksek gümrük vergilerini karşılıklı aşağı çekme, daha önceki ‘’Trump’ın Çin ile ilişkilere bakışı’’ başlıklı yazılarımda yer alan, ABD’nin yüzde 145 gümrük vergi oranını yüzde 30’a, Çin’in de yüzde 125 gümrük vergi oranını yüzde 10’a çekme, müzakeresine başlamışlardı. Siz yazımı okurken bu rakamlar muhtemelen kesinleşmiş olacaktır.

Doğa Anayasası: Zeytin Ağaçlarını kesmeyin, gerekiyorsa budayın ve nakledin!