Geçen hafta Bursa Kent Konseyi, insanlığın yüz yüze gelmekte olduğu İklim Değişikliği doğa felaketini gündemine aldı ve bu oluşumu değişik yönleriyle masaya yatırdı. Köşemde her vesile ile irdelediğim bu oluşumun artık bizim toplumumuzun da gündemine yerleşmesi beni çok sevindirdi.

İnsanlığın yaşamaya başladığı doğa felaketi, İklim Değişikliği, 1950’li yıllarda bilim insanları tarafından fark edilmeye başlamış ve üzerinde bilimsel araştırmalar yürütülmüştür. Bilim insanlarının bu çalışmaları zamanla ülke yönetimlerine aktarılmış ve yönetimler bu doğa felaketine karşı nasıl tedbirler alınabileceğini tartışmaya başlamışlar.

1978 yılına gelindiğinde ülke liderleri Birleşmiş Milletler çatısı altında Paris’te toplanmış ve konuyu masaya yatırarak bu doğa felaketiyle mücadele yollarını tartışıp toplumlarının yaşamında bazı değişimlerin oluşmasına yönelik kararlar üretmişler.

Ancak yıllar geçmiş ama İklim Değişikliğini yavaşlatacak adımların atılması zayıf kalmış ve yönetimler bu mücadeleyi yanlarında toplumları olmadan yapamayacaklarını anlamışlar.

Birleşmiş Milletler, 1992 yılında ülke liderlerinin yanında dünya ülkelerinden 20 bin sivil toplum kuruluşu mensubunun da katıldığı RİO KONFERANSINDA konuyu masaya yatırmış, yerküre üzerindeki insan yaşamının İklim Değişikliğini etkilemeyecek düzene sokulması kararlarını almışlar. Bu karaların dünya ülkelerinde uygulamaya sokulmasının motoru olacak bir kuruluşu, ICLEI/Dünya Çevre Girişimleri Konseyi’ni kurmuşlar.

Ben başkanlığım sürecinde bir uluslararası toplantıda bu konsey üyeleriyle tanıştım, bana insanlığın karşı karşıya olduğu iklim değişikliği doğa felaketini ve onunla mücadelenin etkin yolunun halkla kol kola girerek yapılması olduğunu, kendilerinin de bu kol kola girmeyi dünya ülkelerinde yayma görevini üstlendiklerini anlattılar ve Türkiye’de beraber bu çalışmayı başlatmayı teklif ettiler. Bütün meslek yaşamımı DSİ çatısı altında, doğa olayları içinde geçirmiş bir kişi olarak, tekliflerini hemen kabul ettim. Yönetim olarak Bursa’ya geldiler, İklim Değişikliği olgusunu halka anlatmak ve halkla kol kola girerek mücadeleyi beraber yapmak üzere, Türkiye’de ilk defa, mahalle bazında, muhtar ve gönüllülerin yer aldığı YEREL GÜNDEM 21 çalışma guruplarını oluşturduk. Bu guruplar içinde her yaşta gönüllü hanımlar, erkekler, çocuklar yer aldı. İklim Değişikliğini tetikleyen, günlük yaşamımız içinde atmosfere bıraktığımız karbon salınımlarını azaltmaya yönelik adımları, ev ev dolaşarak halka anlatmakla ve onlardan ilk adım olarak evlerinden çıkan atıkların geri dönüştürülebilecek olanlarını ayrı torbalarda toplamalarını istemekle atmaya başladık…

Geçen hafta Bursa Kent Konseyi İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ/ORMANLAR ve KENTLER başlığında bir panel düzenledi. Panelin açılış konuşmasını Konsey Başkanı Prof. Dr. Ertuğrul Aksoy yaptı. Konuşmasında doğa koruma yaklaşımının terk edildiğine dikkat çekerek, son on yılda enerji, maden gibi ormancılık dışı faaliyete açılan ormanlık alanın 376 bin hektar olduğunu ve bu büyüklüğün Kocaeli iliyle eşdeğer olduğunu kaydetti. Son dönemde yapılan yasal düzenlemelerin doğa koruma politikalarını zayıflattığını söyledi. Aksoy, Temmuz ayında TBMM’den geçen düzenlemeyle zeytinlikler taşınabilir ilan edildi, ormanlar madencilik kurumlarına açıldı, ÇED süreçleri etkisizleştirildi. Bu süreçler doğayı korumak yerine yatırımların önünü açıyor. Artık ormanlar ekonomik meta değil, yaşam alanı olarak görülebilir, dedi.

Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey de konuşmasında, kentin geleceğini tehdit eden iklim değişikliği ve su krizi konusunda kritik uyarılarda bulunarak, sürdürülebilir bir geleceğin el birliğiyle hazırlanabileceğini vurguladı. İklim Değişikliğinin artık yalnızca çevresel bir mesele değil, ‘’insanlığın ortak sınavı’’ olduğunu dile getirdi. Bozbey kuraklık, seller ve yıkıcı iklim olaylarının artık uzak coğrafyaların değil, yaşadığımız kentin gerçekleri olduğunu belirterek, kentimizi geleceğe hazırlamak için bilim insanlarının öncülüğünde çalışılması gerektiğini, vurguladı. Ovadaki kaçak yapılaşma ve su tüketimine dair önemli uyarılarda bulunan Başkan Bozbey, son 5-6 yılda ovanın neredeyse dörtte birinin kaçak fabrika yapılaşmalarıyla kaybedildiğini belirtti. Kentin ortak değerlerinde bir arada olma çağrısı yapan Başkan Bozbey, Nilüfer Çayının temiz akması için öncelikle BUSKİ olarak tüm atıkları toplayıp arıtma tesisinden geçirdikten sonra çaya gönderme görevini yerine getirmeleri gerektiğini, ancak bu şekilde halktan daha fazlasını talep etme hakkına sahip olacaklarını, ifade etti.

Panelin oturum bölümünde ise Türkiye Ormancılar Derneği Başkanı Hüsrev Özkara, BTÜ Mimarlık ve Tasarım Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Gül Sayan Atanur ve İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Orman Fakültesi öğretim üyeleri Prof. Dr. Doğanay Tolunay ve Prof. Dr. Neşat Erkan iklim değişikliği, orman yangınları, yangın rejimleri ve kentlerdeki yeşil alanların önemi konularında sunumlar gerçekleştirdi.

Gelecek hafta Prof. Dr. Gül Sayan Atanur’un ‘’KENT ve YEŞİL ALAN’’ başlıklı konuşmasını sizlerle paylaşacağım.