Tarih 1 Ocak 2023, günlerden pazar, yer Bursa ve yeni yılın ilk günü.
Pazarın dilimizdeki karşılığı tatil ve üzerine bir de 1 Ocak resmi tatili ekle, yani çarpı iki tatil.
Yasal olarak çalışan bir kişinin saat çarpı beş kat mesai alması gerekiyor, dolayısı ile her yer kapalı.
Evde kimse yok, zaruri bir seyahatten geç dönecekler, akşam için bir şeyler yemek istiyorum.
Bursa Heykel’in göbeğindeyim, arabamı Bursaspor katlı otoparka bırakıyorum her yer kapalı, kuru bir simit bile bulamadan eve dönmek üzere otoparkın yolunu tutuyorum.
İki metrelik cephesi 70 cm kaldırımı olan, self servis Bursa Yasemin Ev Yemekleri’nin önünden geçerken içeride beyazlar giyinmiş bir kadın ve yemekleri gözüme ilişiyor.
Duruyorum, tıpkı filmi geriye sarıyor gibi geriye doğru iki üç adım atıyorum, evet o kısa an içerisinde gördüğümden daha fazlası var diyerek dalıyorum içeriye.
“Hoş geldiniz, tepsiyi alın diyor” kadın.
Ezogelin çorbası istiyorum, “patlıcanlı, dana etli tas kebabı” diyor, lütfen diyorum.
Az pirinç pilavı diyorum “üstüne kuru fasulye olsun mu?” diye soruyor, eveeet diyorum.
Her şey var, son olarak bir su, üç dilim küçük ekmek ve final olarak da erik hoşafı alıp 62 lira 50 kuruş ödüyorum.
Daha aynı sabah bir porsiyon su böreği ve iki bardak çaya 83 lira ile yılın ilk alışverişini gerçekleştirdiğimden dolayı bu fiyat çok uygun geliyor.
Tepsimi alıp sıra sıra dizilmiş masalardan birine oturuyorum, içeride benden başka iki genç delikanlı daha var ve aralarında siyaset konuşuyorlar.
Kıyafetlerinden bir kargo şirketinin elemanları olduğunu anlıyorum. Biri iktidarı destekliyor diğeri ise karşıtı. Karşıt olan sürekli soru soruyor, diğer genç ise her şeye cevap veriyor fakat aldığı ücreti bir türlü cevaplamıyor. Güle oynaya sohbet ederlerken birden konu Ronaldo’nun iki yüz milyon dolar transferine geliyor.
Bu arada içeri girmiş iki kadın ve iki kız çocuğundan oluşan ve yemek fiyatlarını teker teker sorup bütçelerine göre yemek söyleyen bir müşteri grubu ile lokanta sahibinin diyalogları kulağıma takılıyor. Müşteri “ben az demiştim siz tam gibi koydunuz” sorusuna esnafın “olsun, elimin kantarı kaçmış sizden yana” demesi ve kadın ile aralarındaki o güzel diyalog dilimizdeki “esnaf” sözcüğünün niçin “anlayış” kelimesinin de yerine geçtiğinin ispatı diye bir kez daha anlamış oluyorum.
İşletmenin sahibesi, aşçısı, servisçisi ve bulaşıkçısı yani her şeyi olan kadın bana “çay içer misiniz?” diye sorduktan sonra “çaylar ikramımız” diye ekliyor.
“Aslında biz de kapalıydık bugün, evde otur otur sıkıldık ve öğleden sonra bir şeyler yapalım diye karar verdik” diyerek sorumu yanıtlıyor ve bir yandan elinde bez sürekli çalışıyor.
Benim gibi biri için çay ikramından ziyade merakımı gidereceğim birçok konuya giden yolun açılması diye düşünüyor ve çaya da “evet” diyorum.
“Yemekleriniz çok güzel diyorum” ve Yasemin Hanım anlatmaya başlıyor hemencecik hayat hikayesini. 24 yıl önce Orhaneli’nden geldiklerini, ailecek çalıştıklarını ve çok mutlu olduklarını anlatıyor.
“Askıda yemek sistemi var mı?” diye soruyorum o da “elbette var” diyor.
O zaman bu yılın ilk gününde benim de çam sakızı çoban armağanı askıda yemeğe katkım olsun kabul eder misiniz, bir de müsaadenizle yazmak istiyorum diyorum. Çok memnun olacağını söyleyerek duvara asılmış bir gazete haberini gösteriyor bana.
Her şey o kadar güzel ki karnım doyuyor, içim ısınıyor. Ülkemin insanı her zaman her yerde çok güzel.
Bu arada yemekler de tam hissettiğim damak tadında, hele erik hoşafı, bir daha bir daha buraya gelmem için çok iyi bir neden.
Tavsiye ederim, yemeklerin tadı halen daha damağımda.
Saygılarımla.