Hangi sektör olduğu fark etmez. İster tarım isterse de sanayi, ne olursa olsun üretmek üretmektir ve tekrar ediyorum kolay bir iş değildir.
Üretmek başarıya giden yoldur, bunu unutmamalıyız, hangi mesleği yaparsak yapalım fark etmez.
Çalışmakta olduğunuz veya konumunuz gereği mesleğiniz sanat, tiyatro, bilim, kültür, siyaset, hukuk hangi dal olursa olsun fark etmez.
Üreten ve üretken toplumlar kalkınmış toplumlardır.
Eğer ürettiğiniz şeyler insanlık yararına, insanların hayatını kolaylaştıran ve doğayı sürdürebilir kılan şeylerse o zaman adeta ibadet gibi kutsaldır.
İnsan hayatını kolaylaştıran bütün buluşlar yaşam için ve doğa için en büyük nimettir.
Yazımın buraya kadar olan kısmında mikro düzeyde üretimin faydalarını anlattım, zaten saymakla da bitmez. Günlük yaşamımızda tükettiğimiz bir tek arpa veya pirinç tanesinin nasıl üretildiğini düşünecek olursak o nimeti yemeye bile kıyamayız.
Ekiminden tutunuz da sofranıza gelinceye kadar nasıl emek sarf edildiğini ve bir pirinç tanesinde emek ile başlayan, su ile devam eden ve son tüketiciye kadar olan aşamada 200 çeşit endüstri malzemesi kullanıldığını bilmek, üretimin ne kadar ulvi bir şey olduğunu size anlatır.
Üretimin önemini 200 sayfa yazı ile anlatsam bitiremem.
Üretim değince aklınıza sadece mal üretimi gelmesin, bulunduğunuz konumda eğer dürüst bir şekilde işinizi yapıyorsanız o da üretimdir ve onun karşılığı da iltifattır. Eğer iltifat yerine olumsuz bir karşılık alıyorsanız o vakit çalışmayanları mükafatlandırmış olursunuz.
Ama yazımın konusu olan üretimden daha zor olan endüstriyel bir ürünün pazarlaması ve satışı olduğunu anlatmak için ise 400 sayfa yazsam doyamam.
Yazımın bu ikinci bölümünü uzatmadan, kısadan hisse ile tamamlayayım.
Eğer rekabet koşullarını ekonomik olarak kaybederseniz istediğiniz kadar üretin satamazsınız veya satıp ticaretinizi devam ettiremezsiniz.
İşte o 200 aşamadan geçen bir pirinç tanesinin son aşamasında yoruluyorsanız ve alın terinin karşılığını alamıyorsanız yeniden üretip üretmemeyi oturup düşünürsünüz.