Ekohaber yazılarımın sonuna eklediğim bu sloganın tanımladığı değerli hazinemizi, zeytin varlığımızı, bu hafta sizlerle paylaşacağım. Aslında bu DOĞA ANAYASASI 1939 yılında yürürlüğe giren 3573 sayılı Zeytincilik Kanunu ile şekillenmiştir. ‘’Zeytincilik Kanunu’’ olarak bilinen bu kanun zeytin ağacı varlığımızın korunmasında ve ıslahında ve de yabani zeytin ağacı delicelerin aşılanmasında kilit rol oynamaktadır.
Gelin önce zeytincilik tarihine göz atalım, zeytin yetiştiriciliği M.Ö.4000 yıllarında Anadolu’da, Kahramanmaraş, Hatay, Mardin üçgeninde başlamış, daha sonra Anadolu’dan getirilen fideler Girit adasına dikilmiş ve bu sıçrayış zeytin ağacı kültürünün başta İspanya olmak üzere İtalya ve tüm Yunanistan’a yayılmasında büyük rol oynamıştır. İspanyollar 17. yüzyılda önce Meksika’da zeytin yetiştiriciliğine başlamışlar, ardından Kaliforniya ve Güney Amerika’da devam etmişlerdir. Anadolu’dan ayrıca Mısır üzerinde Kuzey Afrika’ya, oradan da Hindistan, Çin ve Japonya’ya kadar yayılmıştır zeytincilik. Ama 9,8 milyon hektarlık zeytinlik alanıyla Akdeniz bölgesi ülkeleri dünya zeytin üretiminin yüzde 95’ini yapmaktadırlar.
Türkiye olarak, 189 milyon zeytin ağacı ve de aşılanıp bu varlığımıza katılmayı bekleyen yine milyonlarca yabani delice zeytin varlığımızla, İspanya, İtalya ve Yunanistan’ın ardından dünyada dördüncü sırada yer alıyoruz. Zeytincilik sektörümüz, 2022/2023 sezonunda 184,5 milyon dolar sofralık zeytin ihraç ederek ülke ekonomimizin önemli bir köşe taşı olmuştur.
İşte bu değerli varlığımızı koruma altına alan ve ekonomimize katkı yapma yollarını açan 3573 sayılı zeytinciliğin ıslahı, yabanilerin aşılatılması kanunumuza göz atalım. Atatürk’ün ölümünden önce, 1939 yılında, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir ilk gerçekleşmiş, ekonomik olarak zeytinin değer kazanması ve Türk zeytin çiftçisinin kalkınması adına, ‘’3573 Sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerin Aşılatılması Hakkında Yasa’’ yürürlüğe girmiştir. Bu kanun uyarınca, orman sınırları dışında bulunan ve devletin hüküm ve tasarrufunda bulunan, zeytin yetiştirmeye elverişli fundalık ve makilikler Tarım ve Köy İşleri Bakanlığınca belirlenir, 25 dönümlük parseller oluşturulur. Bu alanlarda zeytin yetiştirmek isteyen köylülere, maliyet bedeli üzerinden zeytin fidanı sağlanır. Alanı beş yıl boyunca aralıksız zeytin yetiştirmekle kullanan köylüye alanın tapusu da verilir. Bu yolla verilen taşınmazlar hiçbir şekilde veriliş amacı dışında kullanılamayacağı gibi, bölünemez de. Atatürk’ün, Türk köylüsünün çağa ayak uydurarak tarımda gelişmesi yolundaki büyük isteğinin bir bölümü olan bu kanunun uygulanmasıyla Türkiye bugün 189 milyon zeytin ağacı varlığına ve 184,5 milyon ton sofralık zeytin ihracatına sahip olmuştur.
Kanun temel maddelerinden biri: ‘’Tek bir zeytin ağacı bile kesilemez, zeytinlikler yok edilemez!’’
Biliyorsunuz ben inşaat mühendisiyim ve 1959 yılında başlayan meslek yaşamımın tamamı DSİ 1. Bölge Müdürlüğünde geçti. Bu süreç içinde İznik Sulaması projesini uygularken sulama kanallarımızın bazı bölümleri zeytinlikler içindeydi. DSİ uygulamalarında yasalara tam uyum sağlama disiplininde olduğumuzdan, kanal inşaatı nedeniyle zeytin ağaçlarını kesemeyeceğimizi biliyorduk. Ziraat mühendisi uzmanlarımız zeytin ağaçlarını budayıp nakletme ve yeni alanlara dikme yöntemini geliştirdiler, bu yönde gerekli izinleri alarak nakilleri yaptılar. Naklettiğimiz zeytin ağaçlarının yeni yerlerinde düzenli bakımları yapıldı ve 3-4 yıl içinde yeniden zeytin üretmeye başladılar.
Büyükşehir Başkanlığımdan sonra Bademlide 43 bahçeli evin yapılacağı bir projede inşaat mühendisi olarak görev aldım. Alanın yarısı zeytin ağaçlarıyla kaplıydı, proje adını da zeytin varlığından almıştı, OLEA 43. Benim İznik Projesi tecrübeme dayanarak ağaçları budadık ve alanın dış kenarına diktik. İnşaat süresince bakımlarını, sulamalarını yaptık, bina inşaatları bitince her evin bahçesine üçer adet zeytin ağacı naklettik. Bugün o ağaçlar da büyüdüler, verimli olarak her mevsim zeytin üretiyorlar ve bina sakinlerinin yıllık zeytin ve zeytinyağı ihtiyaçlarını karşılıyorlar.
İşte bu iki yaşanmış tecrübemi, bina, yol, fabrika vb. gibi inşaatlar nedeniyle zeytin ağaçlarıyla karşılaşan ve onları hiç düşünmeden ve de yasayı çiğneyerek, kesmeye kalkışanlara seslenerek aktarıyorum;
Zeytin ağaçlarını kesmeyin, gerekiyorsa budayın, nakledin!