Bugün gelişmiş ülkelerdeki uygulamalı meslek okulu eğitim düzeninin Cumhuriyet dönemindeki temelleri ülkemizde Köy Enstitüleri’yle atılmıştı 1940 yılında, önce Fin¬landiya bu sistemi bizden esinlenerek benimsedi ve dün¬yaya örnek olacak özellikleriyle geliştirerek kendi eğitim sistemini uygulamaya başladı, ardından İskandinav ülkeleri ve tüm Avrupa ülkeleri Fin Modeli adıyla bu sistemi kendi eğitim sistemlerinin temeline oturttu. Köy Enstitüleri’nin 82. kuruluş yıl dönümü kutlandı. 17 Nisan 1940 yılında ilk Köy Enstitüsü kuruldu. Milli Eğitim Ba¬kanı Hasan Ali Yücel ülkemizin eğitim sistemimizin sağlam temeller üzerine oturtulması için 1938 yılında araştırmalar yapmaya başlamış, özellikle kırsaldaki eğitimden yoksun halkın etkin biçimde eğitilmesi üzerinde adımlar atmıştır. Ül¬kemiz kalkınmasında kırsal önemliydi, zira o günlerdeki 17 milyon ülke nüfusunun 13 milyonu köylerde yaşıyordu. Köy halkının kendi kendini geliştirmesini hedefleyen ve akade¬mik odaklı olmayan bir eğitim sistemi gerekli idi, işte bu he¬defe ulaşmak için Köy Enstitüleri’nin oluşumuyla yola çıkıldı. Ardından ülkenin dört köşesinde 21 Köy Ens¬titüsü açıldı, gelişmiş ülke olmamızın, bilinçli toplum olmamızın köşe taşlarıydı onlar, evet bugün gelişmiş ülkelerinin sahiplendiği uygulamalı eğitim dü¬zenine sahipti bu de¬ğerli eğitim kurumumuz, kapatıl¬masalardı bugün Tür¬kiye de, sosyal yapısıyla, kültürel yapı¬sıyla, ekonomik yapısıyla dünyanın en gelişmiş ülkeleri içinde yer alacak idi. Hasan Ali Yücel bu konuda Amerikalı filozof John De¬wey’in yaptığı araştırmaları benimsemiş, özellikle kırsal ke¬simde okulların toplumun yaşam merkezi haline getirilmesini esas almıştır. Mezunların hem okullarının öğ¬retmeni, hem de toplumun eğitmeni olmaları ana fikri üze¬rinde sistem kurulmuş, iş ve eğitimi bir arada yürütmeleri hedeflenmiştir. Öğrenciler kendi okullarını, kışlalarını, iş yer¬lerini inşa etmeği öğrenmişler ve uygulamışlar. Öğretmen olduklarında gittikleri köylerde bilinmeyen tarım türlerini köylülere öğretmeye, kitaba dayalı eğitimden ziyade işe da¬yalı eğitim ilkesi doğrultusunda onları eğitmeye başlamışlar. Derslerin %50’si temel olgun eğitim konuları, %50’si ise uy¬gulamalı eğitimden oluşmaktaydı, ezberci eğitim yerine öğ¬rencilere uygulamalı olarak kalıcı eğitim veren, yenilikçi, kişiliklerini çok yönlü geliştiren bir sistem kurulmaktaydı. Bu düzen içinde her konuda öğrencilerin görüşlerine önem ve¬rilir, onlar okul yönetiminde de yer alırlardı. Daha önceki yazılarımda, ülkemizin doğa değerlerini doğru kullanarak ekonomimizin çok güçlü geliştirebilece¬ğini yazmıştım, doğru kullanmanın da gençlerimizin doğru eğitim almalarından geçtiğini vurgulamıştım, doğru eğiti¬min de uygulamalı meslek okullarında verilebileceğini an¬latmıştım. Aslında Cumhuriyet yönetimimiz sağlam temeller üze¬rinde kurulmuştur, işte Köy Enstitüleri bu sağlam temellerin en önemlilerinden biridir. Ama ne yazık ki bir takım kısır dü¬şünceler, köy ağalarının köylünün bilinçlenmesinden rahat¬sız olması ve siyasiler üzerinde baskı kurması, bu köklü eğitim kurumumuzun kapatılmasına neden olmuştur. So¬nuçta bizden bu sistemi öğrenip uygulayan ülkeler bu gün dünya ekonomisi üzerinde söz sahibi iken, biz onları geri¬den takip ediyoruz, ama yanlışın neresinden dönsen kardır, derler ya, dönmek bizim için hiç te zor olmaz, zira gerek ta¬rımda, gerek sanayide başarılı uygulamalı meslek okulu ör¬neklerimiz var, kalifiye eleman arayan iş dünyamıza, tarım ve hayvancılıkta emek harcayan çiftçilerimize benzer eğitim olanaklarını sağlayalım, doğanın bize bahşettiği değerleri doğru kullanıp üretimi artıralım, tarım ve hayvan ürünlerini ithal eden değil, ihraç eden ülke konumuna sokacak genç¬lerimizi, uygulamalı eğitim sistemleri içinde doğru eğite¬lim… Tamamen Türkiye’ye özgü bir eğitim projesi olup bugüne dek yabancı birçok akademik inceleme ve araştır¬maya konu olan Köy Enstitüleri bugün bizim de eğitim sis¬temimizin yeniden hedefi olmalı, zira tüm gelişmiş eğitim sistemlerinin temelinde uygulamalı eğitim düzeni yatıyor. Ayrıca Köy Enstitüleri’nin tümünde geçmişte yapılan çalış¬malar, uygulamalarla geliştirilmiş yenilikler, hatta eğitim kadrosunun geleceğe ışık tutacak anıları bile arşivlerden çı¬karılıp masaların üzerine yatırılmayı, yeniden uygulamaya sokulmayı bekliyor. Ve de önümüzde bugün dünyanın örnek aldığı Fin Mo¬deli canlı olarak çalışıyor, bizim Köy Enstitüsü modelimiz de aynı çizgide toplumumuzu gelişen dünyanın çizgisine çıkar¬mayı bekliyor. Her iki modelde de okullar arası farklılık değil, eşitlik ve dayanışma var. Her ikisinde de öğrenciyi kucakla¬yan, içine alan bir sistem var. Her ikisinde de alt-üst ilişkisi yerine birlikte iş başarma anlayışı, hesap sorma yerine, he¬saplaşma anlayışı var. Her ikisinde de eğitim ilkelerinin us¬taca düzenlendiği ve bir kişilik eğitiminden yana olan eğitim anlayışı var. Her ikisinde de öğrencilerin deneyerek, yanılarak, araştırarak, sorgulayarak, düşünerek, yazarak, ya¬şayarak kendini her konuda değerli hissettiği, sade, yalın ve istikrarlı eğitim anlayışı var. Devletimizin ve toplumumuzun eğitime kafa yoran ke¬simleri, dün bizim Köy Enstitüsü modelimizi örnek alıp geliş¬tiren Fin Modelini iyi inceleyip, eğitim sistemimizin yeniden temeline oturtmaları toplumumuzun hızlı adımlarla geliş¬miş toplumlar seviyesine yükselmesinin önünü açacaktır. Velhasıl gelişmiş ülke olma yolunda tüm temel taşlarımız yerinde duruyor, haydi gelin bu sağlam temeller üzerinde, Kooperatifleşme ve Uygulamalı Meslek Okulu/Köy Ens¬titüsü düzenini, ülkemizin her köşesinde, toplum düzeni¬mize yerleştirelim, çok daha gelişmiş bir toplum olma yollarını açalım…