Yetmişli yıllarda günlük bir gazetede Kara Murat çizgi romanı yayınlanırdı. Ertesi günü iple çeker, hepsi dört kareden oluşan altı yazılı seriyi heyecanla takip ederdim.

Rahmi Turan'ın yarattığı Abdullah Turhan'ın çizdiği bu çizgi roman o kadar ünlendi ki Cüneyt Arkın'ın başrol oynadığı birçok filme de konu oldu.

Çizgi romanın bir serisi, zalim Kazıklı Voyvada'nın Kara Murat tarafından tıpkı onun yaptığı zalimlik gibi kazığa oturtulup öldürülmesi ile son bulmuştu. Derin bir oh çekmiştim. Ne zalim bir kraldı. İnsan nasıl bu kadar acımasız olabiliyordu?

Çocukluğumun geçtiği Hamzabey Mahallesi’ne adını veren, tarihi Hamzabey Camisi’nin avlusundan yıllarca yürüyüp geçtim. O camide namaz kılıp, çıkışta dışında bulunan Hamza Bey ve ailesinin türbelerinde durup dua okudum. Annemi ve babamı o muhteşem mekânın ortasındaki musalla taşından son yolculuklarına uğurladım.

Cami etrafında oluşan bu kenar mahallenin insanlarının neredeyse tamamı muhacirdi. Kosova, Priştine, Üsküp'den göçmüş bir sürü aile bu caminin etrafında toplanmıştı. Onlar muhacir biz bir iki aile yerliydik. Konuşmaları çok değişik gelirdi bana.

Ben “ne yapıyorsun” diyordum, onlar "napaysın!"

“Biz geliyoruz” diyordum, onlar "geleysık!"

Tertemiz insanlardı. Tüm milli ve dini geleneklere sıkı sıkıya sadıktılar. Allah aşkına kimdi bunlar ve neden bu kadar farklıydılar?

Babama sorduğumda, “Onlar Yugoslavya muhaciri,” demişti.

“Muhacir ne?” diye sorduğumda, “bir yerden bir yere göçen insanlara denir,” diye yanıtlamıştı.

Çocuktum. Kafama takmadım. Anladım mı, anlamadım mı diye fark etmedim bile.

“Hamza Bey kim baba?” soruma babamdan bir “Osmanlı Paşasıymış” cevabı almıştım. On yaşında bir çocuğa zaten bu kadar bilgi yeter ve artardı bile.

Farkında olmadan yaşamak, insanları ötekileştirmek, iletişime geçememek farkında oluncaya kadar elem vermezmiş insana.

Anlamak, farkına varmak, bilmek ne ağır yükmüş ve nihayetinde ne büyük ferahlık.

Dokuz yıl sonra babamın cenaze namazındaki derin elemim, neredeyse sisli bir cami ve avlusunu getiriyor aklıma.

Tam hayatı anlayacağım derken, ihtiyacın varken aniden babayı kaybetmek çok sarsıyor insanı. Yirmi yıl sonra otuzların sonlarını yaşarken, annenin bedeni tabutta ve musalla taşı üstünde namazını beklerken daha farklı bakıyor insan hayata.

Sıcak bir nisan ayında serin bir türbe kapısındayken; artık sisler dağılmış, elemin şekli daha farklı, ölüme kanıksanmasa da boyun eğilmiş...

Türbe kapısında bir tabela: Hamza Bey Kimdir?

Cami içerisinden gelen "Tüm Nefisler Ölümü Tadacaktır" duası eşliğinde bir solukta okuduğum ve beni anamın acısıyla beraber bu kez Hamza Bey için yere çöktürüp hıçkırıklarla ağlatan tabela.

Yap bozun son parçası, idrakimin kayıp anahtarı o tabela.

“FATİH SULTAN MEHMED’İN 1462 YILINDA EFLAK’A GÖNDERDİĞİ HEYETTE YER ALAN HAMZA BEY, VOYVODA VLAD TEPEŞ (KAZIKLI VOYVODA) TARAFINDAN HEYETİN DİĞER ÜYELERİYLE BİRLİKTE ÖLDÜRTÜLMÜŞ, DAHA SONRA İSTANBUL’A GETİRİLEN NAAŞI BURSA’YA DEFNEDİLMİŞTİR.”

Kaptan-ı Derya Hamza Bey; Çelebi Mehmet, 2. Murat ve Fatih Sultan Mehmet’in yanında yer almış değerli bir asker ve devlet adamıydı. Son görevi ülkesini ve Balkanları cehenneme çeviren Kazıklı Voyvoda lakaplı Vlad Tepeş’i yakalamaktı. Fatih Sultan Mehmet, rütbesinden dolayı diğerlerinden daha büyük bir kazığa vurdurulan Hamza Bey’in intikamını alıncaya kadar Voyvoda’nın peşini bırakmadı.

Hamza Bey Bursa'ya defnedildikten sonra artık adı verilmiş bir camisi ve ailesiyle birlikte yattığı bir türbesi vardır. Yıllar sonra onu bırakmayanlar, onun etrafında toplananlar, yine onun kanını döktüğü o toprakların insanlarıdır.

Kazıklı Voyvoda'nın ölümüne bir çizgi romandan bakarken onun sinsice yanıma kadar sokulduğunu nasıl anlamamıştım?

Onun aldığı canın kokusunu, şimşir bitkisinin kokusu gibi her gün içime çekerken niçin fark etmemiştim?

Ve 539 yıl sonra anamla birlikte ölmüş gibi Hamza Bey'e ağlamak...

Hamza Bey'e ağlamak aslında anlamadan geçen yıllara ve bir ömre ağlamaktı. Çizgi romanın sahteliğinde sandığın korkunç olay ve şahsiyetlerin yanına kadar sokulmuş gerçekliğine ağlamaktı.

Hamza Bey'e ağlamak o yeni tanıyıp anladığım mahallemin insanına bir daha sarılmaktı.

Hamzabey Camisi etrafında toplanmış güzel insanlara sevgiyle.

(Sizin Çentiğiniz Var mı? kitabımdan - 10 Eylül 2014)