İnsan hafızası çok çabuk unutuyor, geçen yıl bu zamanlar kısmen de olsa maske ile dolaşıyorduk, hatta kaçıncı aşıyı olacağımız tartışılıyordu.

Yine geçen yıl tam da bugünlerde başlayan Kurban Bayramı’nda gittiğimiz otelde çalışanlar ve müşterilerin büyük bir kısmı maskeliydi.

Üç yıl süren kabus hiç bitmeyecek gibi gelmişti bana ama şimdi ise hiç yaşamamışız gibi geliyor. Sizleri bilemem ama ben öyle hissediyorum.

Bu yıl ise sanki bu illeti hiç yaşamamışız gibi bir durum söz konusu. Güzel ülkemin güzel insanları kendi bütçesine göre on günlük bayram tatiline koştular.

Belki içinizden bana, “Yahu kardeşim para mı var tatile gidelim, herkesi kendin gibi zannetme” diye söylenebilirsiniz.

Herkesin tatil anlayışı farklı. Herkes keyfine göre dağa, denize, köyüne, yaylasına, yazlığına, çadırına veya karavanına koşuyor, neticede mutlu olmasınını bilene tatil tatildir.

İsterseniz sabahtan akşama kadar evin içinde don gömlek o koltuktan bu koltuğa atın kendinizi. Yeter ki dinlenin.

Tabii ki bu işlerin bir de ekonomik boyutu var.

Ege yöresinden bir türküyle örnek verecek olursam…

“Herkes kesesinden yesin içsin saltanatım var benim

Aslı yok yaylasında bin beş yüz koyunum var benim” misali, herkes bütçesine göre hareket edecek ve harcadığı paraların tatlısı da acısı da onun olacaktır.

Acı derken borç, taksit veya kredi anlamında söylüyorum.

Özellikle sahil kentlere giden yollar ve otobanlar on gün boyunca şehir içi trafiği gibiydi. Bunlar da para var mı diyenlerin aksine “İşte gidiyorum zülfü siyahım” türküsünü söylüyorlardı.

Bir de şunu söyleyenler vardı “Kardeşim hem ekonomik kriz var diyorlar hem de yollar araç dolu, oteller de yer yok” yani “Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu?”

Bunu söyleyenlere de cevap ekonomik, sosyolojik ve politik.

85 milyonluk ülkede yaşıyoruz, yüzde 40 hareket etse 34 milyon insan ve araç yollarda demek.

Garajlar, tren istasyonları, vapur iskeleleri, otobanlar ve yazlık yerleri insan ve araç seli oldu.

Neticede giden de pişman gitmeyen de pişman gibi bir durum oluştu sosyal medyada…

Bir de sosyal medyada bayram görüntülerinde patlama, bütün dünyadan harika görüntüler. Kuzey buz denizinden, güney kutbuna varıncaya kadar kendini seven selfie yapmış.

Kimisi de gittiği sayfiye yerlerinde yediği yemeğin fişinin fotoğrafını koymuş, “Geldik, gördük, kazığı yedik işte kanıtı” der gibi.

Bunlar da lazım, hayat güzel, bir şekilde eğleniyoruz, yeri geliyor biz de yapıyoruz, kızdığımızdan değil yazdığımızdan yani.

Neticede bayram bitti “şapka gitti kel göründü” herkes işinin başına döndü.

Asıl şimdi başlıyor, evde var bayram havası. Bankacı mı desem alacaklı mı desem taksiti gelmiş kredi borcu mu desem, ev kirası mı desem, elektrik, su vs. faturası mı desem kapıda bekliyorlar…

Güzel ülkemin güzel insanları, biz hep böyleyiz ve böyle oldukça da güzeliz.

Saygılarımla.