Aklın, fikrin çeşitliliği zenginliktir. Ancak aklımız, sonrasında oluşan fikrimiz bol doğru bilgi ve zamanla elmas gibi işlenip, gelişebilir. Ulaştığı son nokta fikrin özgürlüğü olmalıdır. Fikrin özgürlüğünü her fikre aç ve açık olmak diye tanımlayabilirim.

Hür fikrin ve sonrasında ortaya konan iradenin en büyük düşmanı her türlü ideolojidir.

Buradan ideolojilerin düşmanı olduğum fikrine kapılmayınız. İdeoloji zamanla sabit bir fikre dönüşmüşse (işte eyvah) her türlü düşünce artık düşmanıdır ve üzgünüm dostum insan için tehlikelidir.

Sabit fikirlilik, bir batağa saplanır gibi bir düşünceye, görüşe saplanıp kalmak, değişime kapanmak ve birde üstüne üstlük bunu tutarlılık saymaktır.

Oysa zamanla en doğru sözün yanlış olduğunu gördük. Doğru sandığımız yanlış, yanlış bildiğimiz doğru çıkmadı mı?

Bilimsel olarak ispatlanmış bir teorinin yıllar sonra çürütüldüğünü görmedik mi?

Bir fikri sabitlik derecesinde savunmak ve sonrasında ele silah alıp insanı öldürecek noktaya gelmek ne için?

Ama din adına ama devrim adına elinde silah olmayan birine tuzak kurup öldürmek adalet savaşçılığı mı?

Elindeki tek yöntem öldürmek mi? Yaşayarak, yaşatarak mücadele etmek lügatınızda yok öyle mi?

Hmmm size başka çare bırakmadılar diyorsunuz demek?

Dünyada silahlı mücadele yapan örgütlere baktığınızda altından çok ilginç yapılanmalar çıkmıştır. Aradaki ve alttaki örgüt mensupları o ideolojiye idealist olarak bağlıyken arada bazı serpiştirilmişler ve tepedekilerin bazıları siparişe çalışmaktadırlar. Hatta bazen hiçbir üye alttan tepeye yönlendirildiğinin farkında bile değildir. Sonradan ortaya çıkan istihbarat verileri dünyanın aldanmışlar gezegeni olduğunu ortaya koymuştur ama nafile...

Adalet savaşçın sömürgeciyi öldürüp sömürgeciler topluluğuna sığındığında, “Neden koruyorlar?” diye düşünmezsin. Senin fikrin (eğer gerçekten samimiysen) artık fikr-i sabit olmuştur.

Din adına,

Devrim adına,

Milliyetçilik adına yola çıkıp öldüren…

Katilliğinize kılıf bulmayın!

Yaşamak için öldürmenin bile bir ahlakını arayacağı yerde insanoğlu, öldürmek için neden arar hâle mi geldi?

Hayır! Aldanmışlık ve bir türlü evrim sürecini tamamlayamamış insan denilen varlık kendi sonuna doğru hızlıca ilerliyor bence.

Çoluk çocuk sahibi koca koca insanlar öldürmeyi ve katilliği kutsarken içim sızlıyor.

İster dev otomotiv endüstrisi sahibi ister dev petrol şirketlerinin sahiplerinin taşeronu olun fark etmez.

Siz öldürüyorsunuz.

Siz biliyorsunuz ya da bilmiyorsunuz ama siparişe çalışıyorsunuz.

İnsanları kendi haline bıraksanız (olsun varsın) en fazla taş devrine döner dünya...

En fazla ama en fazla bir hayvan kadar vahşi, bir sırtlan kadar acımasız olur insanoğlu.

O bile bu durumdan güzel ve bu zamandan daha adil olurdu.

(*Yukarıdaki yazıyı dokuz yıl önce kaleme almıştım. “Kafamın Tasını Attıran Şeyler” kitabımda da yer alan ilk sosyal medya sebepli denememdi. Sosyal Medya Cinayetleri kitabımda da yer vermiştim. Genel olarak içerik aynı desem de yaşamda hiçbir şey olduğu gibi kalmıyor. “Taş Devrine Özlem”im devam ediyor…)

Sabit fikirlilik, bir batağa saplanır gibi bir düşünceye, görüşe saplanıp kalmak, değişime kapanmak ve birde üstüne üstlük bunu tutarlılık saymaktır.