Her meslek önemli. Ama bazıları belki biraz daha özel. Mühendis, doktor gibi mesela. 16 sene eğitim alınır ve eğitimi bitmez. Teknoloji süratle değişir, gelişir. Takip edilmeli, gelişmelere uyum sağlanmalıdır.

      Görev insan yaşamını kolaylaştırmak, yaşam kalitesini arttırmaktır. Çünkü her şey insan içindir. Kendisine saygısı olan her meslek erbabı işine de saygı duymayı bilmelidir.  

      Mesleğinde iyi olanın faydası artar ve kariyeri güçlenir. Başarı grafiği arttıkça değeri de artar. Tercih edilir. Mesleğine hâkim olanın kendisine güveni artar. Mütevazilik de varsa insanlar tarafından sevilir, kucaklanır.

      Yasalarımızda seçilmek adına gerekmese de toplumun sevgi ve saygısını kazanmış eğitimli meslek sahibi kişiler, yönetmek adına her mevkide bulunabilirler. Mesela iyi bir belediye başkanı olabilir, milletvekili olabilir, meclis başkanı, bakan, başbakan hatta cumhurbaşkanı olabilir. Örnekleri de çoktur: “Bu fötr şapka ile altı kere gittim, yedi kere geldim” diyen rahmetli Süleyman Demirel, yüksek inşaat mühendisi idi. 1949 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi’nden mezun olmuştu. Pek çok üst düzey görevi layıkıyla yapacak bilgi ve kültür birikimine sahip olarak gelmiş, yıllarca Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı yapmıştı. 12 Eylül döneminde gözetim altında kalmış, siyaset yapması yasaklanmış, daha sonra yasakları kalkmış, uzun sürelerde muhalefette kalmış bir liderdi. Siyasi makamların öyle ya da böyle elinden alındığı pek çok dönem geçirmişti. Ama 1949 yılında elde ettiği yüksek inşaat mühendisi makamını hiç kimse elinden alamamıştı. Alamazdı da. Çünkü bu onun mesleği idi.

       Demek o ki, bir doktor, bir mühendis, bir bilim adamı ya da bir hukukçu istediği ve siyaseti düşündüğünde bakan, başbakan ya da cumhurbaşkanı olabilmiştir. Ama bir bakan, başbakan ya da cumhurbaşkanının istese de bir doktor, mühendis, hukukçu ya da bilim adamı olabildiği görülmemiştir.

       İyi bir devlet adamı da herkes olamaz elbette. Pek çok meziyet ve yıllarca tecrübe ister. Dikkatle bakılırsa da gerçek devlet adamlarının alt yapısında mutlaka iyi bir eğitim, mesleki başarı ve tutarlılık görülecektir. Yani tecrübe şartının öncelikli yolu yine eğitimdir. Salt siyasette harcanan yılları tecrübe sanmak büyük bir yanılgıdır. Tecrübe, işe yaradıkça anlam bulan bir kazanımdır, nerde nasıl davranılacağını bilmek, her durumda çözüm üretebilmek, krizleri önleyebilmektir.  

      Her gün tedbir değiştiren, kısa aralıklarla yeni paketler açıklayan bir siyasi anlayış acaba krizden nasıl çıkılacağını biliyor mudur? Acaba dün beyaz dediğine bugün siyah diyen bir siyasi anlayış güven yaratabilir mi? Mühendis devlet adamı merhum Demirel ,“Dün dündür, bugün bugündür” ya da bir başka mühendis gerçek devlet adamı merhum Özal, “Benim vatandaşım işini bilir” derken acaba yanlış örnek mi olmuşlardır? Ne demek istemişlerdi sorusunun cevabı müphem ancak, cehaletin çok yanlış anlayıp, egzajere ettiği gelişmeler ile sabit. Farklı bir cehaletin bir seçim döneminde, dedikleri ya da icraatları ile toplumu bunaltmış 3 büyük siyasi partiyi aynı anda sandığa gömdüğünü de unutmamak gerekir. Siyaset yapanlar için anlamlı bir tecrübe denilebilir.

      Peki siyaset yapmak için meslek ya da eğitim şart mı? Maalesef değil. Herkes siyaset yapabilir. Mesela belediye başkan adaylığı için eğitim şartı yok. Milletvekili olmak için ilkokul mezunu olmak yeterli. Bakanlık için en az lise mezunu olmak gerekli iken, başbakanlık için ise en az ilkokul mezunu olmak yeterli. Ve nihayet Meclis Başkanlığı ve Cumhurbaşkanlığı için üniversite mezunu olma şartı var.

     İlkokul mezunu milletvekiline sekreter ya da 2. danışman olmak için en az Lise mezunu, 1. danışman olmak için en az 2 yıllık yüksek okul mezunu olmak gerekiyor.

     Aslında yorum yok. Ancak seçilme sistemi bu iken aranacak yaşam kriterleri konusunda hayal kurmamak en iyisi galiba. Ayrıca makamların hepsi hizmet makamları iken 2 sene milletvekili kalan emekli de olabiliyor.

     Gençler ya siyaset ya futbol.