Sabahın köründe mesaj sinyalleri çalmaya başlıyor. Gruplarda, "Kim erken günaydın diyecek?" yarışı var. Kim erken diyecek, kim erken gelecek, kim erken gidecek? Ve ne zaman bitecek bu hummalı koşu? Dürüstlükten çıkmadan, şeytana yenilmeden bitsin. Şöyle bir OOOH dedikten sonra tabii. Acelemiz yok. Ama galiba bu dünyada oh da yok.

“Şeytana yenilmek” diye bir deyim var. İyiyi melekle, kötülüğü şeytanla anarız.

Hayatının sonuna kadar “iyi bilinen insan” olarak yaşamak, öyle anılmak çok güzel bir şey... İyi bilinmek başka, öyle olmak başka...

Acaba iyi bildiğimiz, kaç kötü insanla birlikteyiz? Ya da mutlak iyilik var mı? Kötü olduğunu bile bile ilişkimizi sürdürdüğümüz insanlar yok mu?

“Tamam, haklısın ama bana bir zararı dokunmadı bugüne kadar,” dendiğini duymuşuzdur bazı kişiler için. Ya sen izin vermedin ya denk gelmedi. Ya da seni başka bir şey de kullanıyor da sen farkında değilsin a benim güzel kardeşim.

Bazı insanlar var, gerçekten asalak gibi. Bende de var. Kapıdan kovarsın bacadan girerler. Zararından başka faydası olmamıştır bilirsin, bir türlü çıkaramazsın hayatından. Galiba sabırlı olmak da biraz şeytana yenilmemek...

İyilik ve kötülük! Bazen birilerinin iyi dedikleri kişilere ve onlarla nasıl anlaştıklarına şaşıp kalmıyor muyuz? Neye göre iyi, neye göre kötü; kime göre iyi, kime göre kötü? Tarifini yapmak çok güç! Buna rağmen mutlak ve tartışmasız kötülükler vardır. Bazı kötülükler vardır kişi hapis cezası alır, mahpus olur. Bazen o kötülüklerden daha büyüğünü yapanlar dışarıda gezer, üstüne üstlük büyük itibar görür. Bir tırnak çakısıyla birine zarar verseniz hapse düşersiniz. Ama bir ülkenin doğal kaynaklarını sömürmek için insanları perişan eden, yurdundan süren insanlar, dünyanın en tepesinde oturmuyor mu? Göz göre göre insanlık suçu işleyenler, milyonların katilleri büyük kulelerin tepesinde, saraylarda, lüks uçak ve yatlarda yaşamıyor mu?

Adalet var mı? Varsa nerede?

İyi olmalıyım. Herkes beni iyi bilmeli mücadelesiyle yaşamış, ömrünü böyle tüketmiş biriyim. Bunu yapmayı başardığım ve başaramadığım insanlar var. Birisinin gözünde iyi olmayı sürdürebilmek zor zanaat... Kesinlikle taviz vermeyi, hep vermeyi gerektiriyor. Canın acısa da yüreğin kanasa da cebin delinse de hep vereceksin.

Ha, bunu bize de bana da yapanlar vardır. Kıymetimizi bilmeyenler olduğu gibi, bizim de kıymetini bilmediğimiz niceleri olmuştur. İnsanız nihayetinde! Ya da bizi diğer canlılardan ayıran, eşref-î mahlûk kılan özelliklere, yani insanlığa ne kadar yakınız?

Ülkemiz gerçeğinde şöyle bir bakalım insana. Şöyle bir bakalım dünya gerçeğinde insanlığa. Kılıkla kıyafetle, malla mülkle…

Hayvandan çok farklı görünen ama en vahşi hayvandan vahşi insanlığa…

Aynı şekilde bakalım bir göz odada oğlağı donmasın diye koynunda uyutan, onu emziren kadına.

İşte o kadın,

Doğaya daha yakın,

Hayvanla içi içe yaşayan

EN İNSAN...

Adalet yanıbaşında!

Huzur gibi, mutluluk gibi...