Değerli Okurlar,
Geçtiğimiz hafta eşim dijital medyada izlediği bir hikâyeyi benimle paylaştı, ben de sizlerle paylaşmak istedim. Yorumlaması da kişiye göre değişecektir. Olay bir anne rahminde iki bebeğin konuşmasıdır.
- Birinci bebek diğerine der ki; “doğumdan sonraki hayata inanıyor musun?”
- İkinci yanıtlar; “tabii ki, teslimattan sonra bir şeyler olmalı, belki de kendimizi daha sonra olacaklara hazırlamak için buradayız!”
- Birinci; “saçmalık bu” dedi, “doğumdan sonra hayat yok, nasıl bir hayat olurdu?”
- “Bilmiyorum” der, ikincisi “ama buradan daha fazla ışık olacak, belki bacaklarımızla yürürüz ve ağzımızla yeriz, belki şimdi anlayamadığımız başka duyularımız olur!”
- Birinci bebek; “bu saçma, yürümek imkânsız ve ağzımızla yemek yemekte, bu saçmalık”. “Göbek bağı beslenme sağlayan şeydir ve doğumdan sonraki yaşam mantıksal olarak olamaz”.
- İkinci bebek “ya burada olduğundan farklıysa” der. ”Belki artık o fiziksel kordona ihtiyacımız olmaz”
- Birinci cevap verir; “doğumdan sonra hayat olsaydı, o zaman söyle bana neden kimse oradan geri dönmedi? TESLİMAT HAYATIN SONUDUR ve teslimat karanlık, sessizlik ve unutulmadan başka bir şey değildir, bizi hiçbir yere götürmez”.
- Ve ikincisi der ki; “ama kesinlikle Annemle tanışacağız ve o bizimle ilgilenecek.”
- “Anne mi? Anneye inanıyor olamazsın, eğer Anne varsa o şimdi nerede?”
- İkinci bebek; “O etrafımızda, O her yerde, biz Onun içindeyiz ve Onun parçasıyız, O olmasa, Onsuz bu dünya olmazdı ve olamazdı!”
- İlk bebek; “Onun göremiyoruz, nerede? Onun burada olmaması mantıklı değil”.
- İkinci bebek cevap verir; “bazen sessizken ve gerçekten dinlersen eğer, Onun varlığını algılayabilirsin, yukarıdan gelen Onun sevgi dolu sesini duyabilirsin…”
Herkesin ölümden sonra hayatı sorguladığı bir hayatta düşündürücü bir metafor, öyle değil mi?
Saygılarımla