Sıcakları ve yazı tüm yüreğinizle özlerken hatırlayın kendinizi soğuk bir kış gününde. Soğuklardan yılmışken, yağmurdan-kardan bıkmışken pencere kenarında…
Nasıl da arzularız yazı, denizi, güneşi. Gün ışığı ve aydınlık, umut ve yaşama sevincidir. Her şeyin farkında olmamızı, görmemizi sağlar aydınlık.
Bu yüzden eğitim aydınlıklarla, cahillik karanlıklarla tarif edilir.
Karanlık uyku halini, içine kapanıklığı getirir. Umut ve yaşama sevincini öldürür. O yüzden kuzey ülkelerinde hayata son verme olayları çokça görülür.
Çok güzel ve aydınlık bir ülkede yaşıyoruz. Her mevsimde dış mekânda yaşamamız mümkün. Ama of bugün ne sıcak, of bugün ne soğuk sızlanmamız bitmez.
Arap yarımadasında ya da İskandinavya’da bir yıl içinde sokakta yürüme zaman dilimi ne kadar az bir düşünsenize.
Bu ülkede doğup yaşamak bizim en güzel kaderimiz.
Yine bir sonbahar...
Doğanın en bol mevsimi.
Evlerde kıpkırmızı salça kavanozlara dolmaya başladı. Reçel akide şekeri gibi son güneşlerde demleniyor.
Tarhana ufalandı balkonda ya da bahçede. Etraf mis gibi mayalı hamur ve domates kokuyor.
Domatesi, biberi, elmayı, eriği, kayısıyı kurutmak; güneşi depolamak gibi gelir bana kış için.
Işıkları dikten yataya döndüren, gölgeleri uzatan, yaprakları bin renge boyayan mevsim sonbahar. Kara tenleri beyaza doğru; kara inciri siyaha doğru yürüten mevsim sonbahar.
Bağ bozumlarında siyah üzüm suyu beyaz topukları boyarken, beyaz üzüm uzun bezden yollarda güneşi emiyor bir yandan.
Sonbahar bir daha doğabilmesi için doğayı ölüme hazırlarken ne kadar da cömert.
Siz de cömert olun size ve sevdiklerinize.
Bir piknikte buluşun. Varsın her şey sizden olsun sonbahar gibi. Bir sonbahar ikindisi seçin komşularınıza üzümlü ya da elmalı kek eşliğinde. Yanında çay olmazsa olmaz.
Aydınlıklar tekrar gelinceye kadar bu son aydınlıkların tadını çıkarın. Fondip yapın güneşi.
Bir yavukluya bakar gibi bakın sonbaharın gözlerinin ta içine. Ve benim için ona şu dizeleri okuyun:
“Yaralarımın ilacı yârim
Kaplumbağamın kabuğu
Ağacımın filizi
Firarımın dehlizi yârim
Doğanın en bol mevsimi yârim.”
Soğuk kış günlerinde güneşi ekmeğe sürüp yerken, bir kâseden kaşıklarken, bir bardaktan içerken görüşmek ümidiyle, esen kalın.
(Sizin Çentiğiniz Var mı? Kitabımdan)