Günümüzde havayolu taşımacılığı her ne kadar zamandan kazandırıyorsa da öte yandan bilet fiyatlarının pahalı olması nedeniyle paradan da kaybettiriyor.

Bu pahallılık kime göre, neye göre diye sorarsanız elbette ekonomik durumu iyi olanlara, çok kazananlara göre uçaklar hala ucuz ulaşım araçlarıdır diyebiliriz.

Dar gelirli insanların bir şekilde dişinden tırnağından artırarak bindiği uçaklarda zaman zaman yaşanan şikayetlerin bir türlü önüne geçilemiyor. Şikayet siteleri bu türlü şikayetlerle dolup taşıyor. Eşten dosttan veya okuyucularımızdan gelen şikayetlerde kimin haklı, kimin haksız olduğuna karar vermek doğrusu zor iş.

Bu konuda havayolu şirketlerinin resmi otoritelerin koyduğu kurallara harfiyen riayet ettiğini söylemek mümkün değil.

Yaşanan hak kayıplarında ‘misafir’ diye niteledikleri yolcularını veya ticari deyimle müşterilerini mağdur eden bazı şirketlerin çözüm merkezi gibi çalışması gereken çağrı merkezi (Call Center) adlı birimleri ne yazık ki tam bir çözümsüzlük odağına dönüşüyor. Doğaldır ki binlerce şikayet sahibiyle yüz yüze görüşemeyen havayolu şirketleri işi taşerona havale edip kurtulduklarını sanıyor. Genç, tecrübesiz ve konuyu iyi bilmeyen gençler önlerine konan bilgilere göre müşterilerle telefonla görüşerek sorunu çözmek istiyorlar. Bu işte başarılı olup, olmadıkları ise tartışmaya çok açıktır.

Bilet satarken, yolcunun haklarını açık seçik kendisine anlatmadıkları veya anlatamadıkları için ve de kendi çıkar ve menfaatlerine uygun hareket etmeleri nedeniyle olan vatandaşa olmaktadır.

Haliyle müşteri memnuniyeti kavramı da memnuniyetsizlikte tavan yapmaktadır. Öngörülemeyen meteorolojik koşullar ve havayolu şirketinden kaynaklanmayan mağduriyetleri anlamak mümkün, fakat bunun dışında şirketlerin ihmal, kusur ve hatalarından kaynaklanan mağduriyet olaylarında olan hep vatandaşa oluyor.

Yasal haklarını bilmeyen, bilse bile hak arama konusunda yetersiz kalan veya maddi harcamaya gücü yetmeyen bir çok yolcunun mağdur olduğu bir gerçek.

İmkan bulup dava açabilen yolcular ise, çoğu kez havayolu şirketlerinin güçlü hukuk departmanları ve bilirkişilerin de bu işleri çok iyi bilmemeleri nedeniyle davaları kaybetmektedir. Uluslararası Sivil Havacılık Teşkilatı (ICAO), Uluslararası Hava Taşıyıcıları Birliği (IATA), Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü (SHGM) yanı sıra Ticaret Bakanlığı, Tüketicinin Korunması ve Piyasa Gözetimi Genel Müdürlüğü’nün koyduğu tüm kurallara rağmen vatandaş hala daha havayolu şirketleri karşısından mağdur ve mazlum durumda kalmaya devam ediyorsa bu işin kitabı yeniden yazılmalıdır diyorum. Aldığı bir aylık emekli maaşıyla zar zor da olsa uçağa binmeye niyetlenen ama bir şekilde binemeyen yolcunun hak arama mücadelesini ondan önce devlet kuruluşlarının daha pratik, daha hızlı ve adil çözümlerle yerine getirmesi gerekir.

Vatandaşının hakkını arayan, onu güçlü kurum ve kuruluşlara karşı ezdirmeyen devlet anlayışına uygun koruyucu yasa ve yönetmeliklerin çıkarılması şarttır.

Yasaları yapmak yetmiyor, onların aynen uygulanmasını, hayata geçmesini de sağlamak gerekir. Devletin tarafsızlığı ilkesi gereği, adaletin adil tecellisi için vatandaş mağduriyetinin önüne geçmek için devletin bu konuyla ilgili Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı gibi kuruluşların, havada, karada ve denizde geçerli olacak yeni bir “Yolcu Hakları Yönetmeliği” hazırlayarak uygulamaya koyması gerekmektedir.

SHGM tarafından hazırlanan ve 1 Ocak 2012 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanan ve halen yürürlükte olan “Havayolu ile seyahat eden yolcuların hakları” (kısaca SHT-YOLCU) diye adlandırılan bu talimat uygulamada önleyici ve adil çözüme yönelik sonuçlar getirmiyor. Bu nedenle revizesi şarttır.

Yasalar veya yönetmelikler insanların hayatını kolaylaştırmak için yapılmalı. Çok da önemli gibi görünmeyen, ama gerçekte sistemin doğurduğu sıkıntı ve sorunları ortadan kaldıracak düzenleme ve iyileştirmelerin sorunsuz yolculuklar için şarttır. Mutlu yarınlar Türkiyem.