Bu aralar karşıma hep yapay zeka ve onunla bera­ber kullanılabilecek uygulamalar geliyor. Tekno­lojinin içinde bir sektörde olmama rağmen her seferinde şaşırdığım şeylerle karşılaşıyorum. Daha ön­ceki bir yazımda sanal ortamda uzaktaki dostlarımızla bir yemek masasında oturabileceğimiz zamanların çok yakında geleceğinden bahsetmiştim. Yine sanal olarak istediğimiz ülkede istediğimiz yemeği yeme duygu­sundan, tadından, kokusundan da bahsetmiştim. Bun­lar dünyayı belki de bir sonraki aşamada evreni küçültecek ortamlar olacak. Uzağı yakınlaştıracak, ula­şılmazı ulaşılır kılacak, olmazı olduracak. Çok geniş bir perspektiften bakmamızın zorunlu olduğu ve çok avantajlarını da göreceğimiz teknolojik yeniliklerin içinde bulacağız kendimizi. Eğer ortalama bir insan ömründe yaşarsam bunları yakından gö­receğimi ve zevkle uygulayacağımı dü­şünüyorum. Çok da heyecanla bekliyo­rum.

Fakat geçen gün karşıma Instagram’da çıkan bir görüntü yapay zekanın nere­lere geldiğini ve ne­relere de gidebileceğini açıkça göstermiş oldu. Videoda yukarda Amerikalı sinema oyuncusu Samuel L. Jackson’ın gö­rüntüsü var. Altta da farklı bir kişi bir konuşma yapıyor. Ve yapay zeka sayesinde alttaki kişinin yaptığı tüm ko­nuşmalar yukarıda Samuel L. Jackson tarafından, onun sesiyle ve tavırlarıyla, bakışıyla seslendiriliyormuş gibi gözüküyor. Bu demek oluyor ki çok çok yakın gele­cekte izlediğimiz bir videodaki kişinin doğru söyleyip söylemediğini, gerçekten onun düşüncesinin olup ol­madığını anlayamayacağız. Belki telefonda görüntülü konuştuğumuz kişinin aslında gerçekten o kişi olup ol­madığından emin olamayacağız. Robotların insanların yerine geçeceği söylendiği zamanlardan çok daha öte bir yerlerdeyiz. Bu görüntü beni çok fazla korkuttu açıkçası, kişisel güven duygusunun zedeleneceğini ve farklı duygularda bir insan neslinin hayatta var olaca­ğını hissettirdi.

Yine katıldığım bir eğitimde artık pek çok işin yapay zekalarla şu an internet üzerinden yapıldığını gördüm. Herhangi bir görsel oluşturmaktan, kendin için bir müzik bestelemeye, bir makaleye koyacağın başlığın nasıl olması gerektiğinden, makale yazmaya kadar pek çok şey artık yapay zekalarla oturduğun yerden hatta para bile harcamadan yapılabilir hale geldi.

Bunların pek çoğunu yapan Google’ın çok çok üst versiyonu bir yazılım var. Duymuşsunuzdur ChatGPT. İstediğiniz herhangi bir konu ile ilgili karşılıklı yazışır gibi sorunuzu yazıyorsunuz size bu konuyla ilgili bil­diği ne varsa sıralıyor. Onun karşılında daha detaylı bilgi almak isterseniz detaylı sorunuzu yazıyorsunuz ve ona da cevap veriyor. Bu şekilde chatleşme istediğiniz yere kadar gidebiliyor.

Bu kısım iPhone Siri’yi çağrıştırabilir. Fakat bu yazı­lımda şöyle bir talepte bulunabiliyorsunuz. Almanya konsolosluğuna gelen vize ret yazısı için itiraz di­lekçesi yaz. Bunun karşılığında size hitabete, içeriğine, imza atılacak yere kadar tüm detayları ile çok güzel bir itiraz dilekçesi hazırlıyor. Tüm bunlar haricinde 3 tane konu başlığı verip bana bunlarla ilgili bir köşe yaz dedi­ğinizde size bir köşe yazısı yazıyor. Beğenmeyip yenile dediğinizde farklı cümlelerle ve farklı şekilde yeni bir köşe yazısı hazırlayabiliyor. Yine bunun gibi farklı prog­ramlarla bu yazıyı daha samimi yaz veya daha resmi yaz gibi komutlarla yazının genel havasını da değiştire­biliyorsunuz. Yine başka bir programa bu köşe yazısını ekleyip bana bunları kullanarak bir sunum hazırla diye­biliyorsunuz. Her şey çok çekici ama bir o kadar da kor­kutucu.

Atom bombasını Robert Oppenheimer, Hitler’e karşı caydırıcı olsun diye icat etmiş. Üstelik, bu silahın kulla­nılabileceğini de düşünmemiş, sadece “caydırıcı” olur diye öngörüde bulunmuş. Fakat gün gelmiş Amerika bunu Japonya’da yaklaşık 250 bin kişinin ölümü ile so­nuçlanan bir saldırı için kullanmış. Belki ölümcül bir sonuç doğurmayacak ama insan ilişkileri anlamında, kişilerin niteliklerini arttırmak için yaptıkları uğraşlar anlamında etkili olacağını düşünüyorum. Bir yandan da bir an önce dijital dünyaya uyum sağlayacak bir ça­lışma ortamı içinde ve dijitalde çalışılacak bir kafa ya­pısı içinde olunması gerektiğine inanıyorum. Çok çok yakın bir gelecekte her şey çok eskiyecek ve bizler iş hayatında yeni kalmak için bu değişime ayak uydur­mak zorundayız.

İyi haftalar.