Geçenlerde haber sitelerine düşen, aynı anda yapılan bir açılış ile temel atma töreni dikkatimi çekmiş ve haberin detaylarını merak edip okumuştum.

Haber, başarılı bir Türk firmasının nadide bir Karadeniz ilimizde, ikinci fabrikasının açılışını yaparken, üçüncü fabrikasının da temelini atması hakkında idi. Hazır giyim sektöründe iş yapan firma, üçüncü fabrikası ile üretim kapasitesini Avrupa liderliği mertebesine taşıyacakmış. Kulağa ne kadar güzel geliyor, insan bir Türk firmasının başarısı ile nasıl da kıvanıyor. Alkışlamamak mümkün değil. İnşallah daha da büyük başarılara da imza atarlar.

Habere göre, temeli atılan üçüncü fabrika gelecek yıl Ocak ayında hizmete açılacakmış ve firmanın iki fabrika için toplam yatırım bedeli yaklaşık 750 milyon lira olacakmış. Firma yeni iki fabrikası için 1150 ek çalışan istihdam edecek, böylece toplam çalışan sayısı, 2 bin 250 kişiye yükselecekmiş. Haberde yer alan açıklamaya göre bu Türk firması, kendi markaları ile İtalya, ABD, Almanya, Rusya, Dubai, Romanya, Azerbaycan, Güney Afrika gibi 85 ülkede yer alan 420 mağazası ile faaliyet göstermekte imiş. Rakamlar müthiş. Neredeyse Dünya ülkelerinin yarısında mağaza açılmış ve satış ağı oluşturulmuş.

Haberi okurken ilk aklıma gelen, 20 yıl önce siyasetçilerimizin “artık pılı pırtı ile uğraşma devri bitti. Yüksek teknolojiye geçiyoruz” şeklindeki beyanları oldu. Sanki pılı pırtıyı bırakıp, ertesi gün mikroçip üretecekmişiz, sanki yüksek teknoloji üretmemize pılı pırtı engelmiş gibi ifadelerdi. En fazla emek yoğun sektör olan hazır giyim sektörü, yıllarca çok başarılı çalışmalar sergilemiş ancak her zaman yalnız bırakılmıştır.

DTÖ tarafından uygulanmakta olan kısıtlamaların tüm Dünyada kaldırılacağı gün, kaldırılma gününden tam 20 yıl önce açıklanmış ve ülkelere ciddi bir hazırlık ve uyum süresi tanınmıştı. Hazır giyimde DTÖ denetiminde olan tekstil kotalarını ilk Çin doldurur, Amerikalı ve Avrupalı alıcılar Çin’den kota nedeniyle alamayınca Türkiye’ye gelirdi. Bu sayede Çin’in satış fiyatları ile rekabet edemeyen Türk imalatçıları kendi fiyatları ile ihracat potansiyelini arttırma şansı yakalardı. İşte o günleri hatırlıyorum. Tüm Dünyada kotaların kalkacağının 20 yıl önce açıklandığı güne 20 gün kala, bizdeki ilgili sanayi ve ticaret odaları siyasilere ve hükümete müracaatla, kota kaldırma işinin ertelenmesini talep etmişlerdi. Hazır değillermiş.

Tabi 20 sene konu ile ilgili hiçbir şey yapmazda, son 20 gün aklın başına gelirse zor. Hani bizde o son günler hep ertelenir ya. Öyle zannettiler. DTÖ’nün Ankara’dan yönetildiğini sanıyorlardı belkide. Olmayınca Hazır Giyim sektörü bir anda Çin ile karşı karşıya kaldı. Rekabet gücü ise neredeyse sıfırdı. Siyasetin tekstile pılı pırtı, tekstilciye bohçacı gözüyle baktığı günlerdi. İşte o günlerde aklını kullanan kendini kurtardı, gerisi ise yok oldu gitti.

Ne yazık ki ülkemizde tekstile bakış bugün de çok değişmiş değil. Hazır giyim yatırımı nispeten ekonomik olmasının yanında emek yoğun ve katma değeri yüksek bir sanayi. Ancak bir o kadar korunmasız ve çabuk etkilenen bir alan. Türkiye’de şu an asgari ücret brüt 26 bin 6 Türk Lirası. Açlık sınırının altında, işçi için zor. Ama bizde rutin sayılacak bir krizle karşı karşıya kalınır da işletme zora düşerse, ortalama 5 sene kıdemli 2250 işçi için minimum tazminat tutarı 500 milyon lirayı geçecek, 1 milyar liralık yatırımın değeri ise yarıya düşecektir. İşin içinde banka borcu, döviz borcu falan da varsa vah ki vah.

Elbette bu düşünce tarzı ile yatırım yapılmaz. Ne var ki bakın haberlere her gün bir tekstil üreticisi zor duruma giriyor. Hesabı iyi yapmak şart.