Günler öncesinden Türkiye ile Hırvatistan arasında oynanacak Avrupa Şampiyonası eleme maçına küçük oğlum Gökmen ile birlikte gitmek için internet­ten bilet almak istiyoruz.

Öncelikle baktığımız 150 - 250 TL civarında olan tri­bünlerde yer bulamıyoruz, her arayışımızda “şu anda bilmem kaç kişi bilet işlemi yapmakta” yazan gaz verici bir kırmızı yazı okuyoruz.

Derken nasıl oluyorsa oluyor bizi loca biletlerine yön­lendiriyor ve fiyat kişi başı 3500 TL olan koltuklardan yer kalmayacak heyecanı ile almaya karar veriyoruz.

Oğlum biletini alıyor ama ben alamıyorum, meğer Bursaspor Pasolig’imin yenilenmesi gerekiyormuş.

Bir saat süren bir telefon trafiğinden sonra Pasolig’e yeniden giriş ve yeni­leme parası ödeyerek bileti alma başarısının ardından Hırvatistan’a gol atmış gibi seviniyo­ruz.

Maç günü yağmur, kar, bora derken iki saat öncesinden evden çıkı­yoruz. Park yeri muam­masının ardından polisler tarafından ilk üst baş araması, yoğun­laşan bir kalabalık ve üst üste insanlar. Neyse, daracık bir kapıdan stadyum alanına giriyo­ruz. Loca kapıları dahil bütün kapıların önünde acayip bir kuyruk. Bu arada maç başlıyor, her girişte yaklaşık 200 kişi bekliyor fakat bizim loca kapısındaki turnikeler bozulduğu için kapılar kapanıyor. İsyan eden loca seyircileri kapıları kırıyor, fakat içeriye girince, kapının önünde ve giriş merdiven­lerinde 20 civarında polis engeli ile karşı karşıya kalıyo­ruz. Polis hiç üşenmeden teker teker her içeri girenin cep telefonuna gelen Pasolig biletine bakıyor ve onun arkasından merdivenlere çapraz dizilmiş polisler, loca­lara çıkan merdiven boşluğunda ve zifiri karanlıkta teker teker üst araması yapıyor. Dört kat merdiven çık­tıktan sonra loca koridorunda doğu blokuna yönleniyo­ruz, yani 4 çarpı 400 metre tadında bir koşu ile nihayet 24 kişilik locamızı buluyoruz. O da ne! Bizim 24 kişilik loca tamamen dolu ve yer yok. Kapı görevlisi kadınlara durumu iletiyoruz.

Görevliler bize yeri­mize oturanlara durumu kendimizin söylemesini istiyorlar, rica minnet anca maçın 28. dakika­sında yerimize oturuyo­ruz.

Ne zaman ki Türki­ye’miz ikinci golü yiyor, gooool sesleri ile havaya kalkanları görünce asıl golü bilet alırken bizim yediğimizi anlıyoruz.

Locanın büyük çoğun­luğu Hırvatistanlı futbol taraftarlarına satılmış.

Sonradan öğreniyo­rum ki milli maçlarda stadyum biletleri tamamen futbol federasyonu tarafından organize ediliyormuş.

Hayatımda gördüğüm bu en rezil organizasyonda bir tek yapılan doğru yoktu.

Stadyuma girmek isteyen herkese güvenlik görevlile­rinin sanki potansiyel suçluymuşuz gibi davranmasını mı desem, içeriye bedava giriyormuşuz muamelesi mi desem, sanki maça mecbur getirilmişiz havası mı desem ne desem bilemedim.

Hayatı boyunca, Dünyanın her tarafında maça gitmiş biri olarak seyredenlere bu kadar zulüm yapan bir orga­nizasyon daha görmedim ve olmaz olsun diyorum.

Zira girişlerde ve aramalarda yaşanan izdihamda in­sanlara hayati bir zarar gelmedi ise tamamen şanstan ibaret.

Yani paran ile rezil olmanın başka türlüsü bu.

Saygılarımla