GÖKSEL BAŞARAN – HIDIRCAN KAYA

Makine sektöründeki firma yöneticileri, finansmana erişimde yaşanan zorluklar, kur ve maliyet baskısı, nitelikli iş gücü açığı gibi sorunların derinleştiğini belirtirken; aynı zamanda yerli üretimin teknolojik açıdan önemli ilerlemeler kaydettiğine dikkat çekiyor.

Bursa’da bulunan makine sektörü ekonomide yaşanan dalgalanmalar ve maliyet baskısına rağmen üretim yapmaya, ayakta kalmaya devam ediyor. Sektör temsilcileri, hızla yükselen hammadde fiyatları, enerji maliyetleri ve finansman giderlerinden dolayı zorlandıklarını, kur dalgalanmalarının maliyet hesaplarını zorlaştırdığını, fiyat teklifi verirken dahi belirsizlik oluştuğunu ifade etti. Ayrıca özellikle Uzak Doğu’dan gelen düşük maliyetli ürünlerin iç pazarda yarattığı haksız rekabet, pek çok yerli üreticiyi zorlayan bir diğer başlık olarak öne çıktı.

Nitelikli personel bulmak her zamankinden zor

Sektördeki yöneticiler, robotik, otomasyon ve lazer teknolojileri gibi ileri mühendislik alanlarında uzman personel bulmanın zorlaştığını belirtti. Yetişmiş iş gücünün yurt dışına yönelmesi ve gençlerin sanayiye olan ilgisinin azalması, birçok işletmede üretim planlamasını ve teknik servis süreçlerini doğrudan etkileyen bir unsur hâline gelmiş durumda.

Ahmet Özkayan Yönetim Kurulu Başkan Vekili Ve Genel Müdür

Ahmet Özkayan

Ermaksan YKB Vekili ve Genel Müdür

Küresel rekabet gücümüzü pekiştireceğiz

Makine sektörü, Türkiye ekonomisinin üretim gücünü temsil eden stratejik bir alandır. Bu açıdan Bursa, sanayi altyapısı, güçlü yan sanayi ekosistemi ve nitelikli insan kaynağıyla ülkemizin makine üretiminde kalbi konumundadır. Kent, sadece üretim hacmiyle değil, aynı zamanda Ar-Ge ve inovasyon kapasitesiyle de örnek bir modeldir. Çok sektörlü yapıdan doğan sinerji, Ar-Ge, tasarım ve ileri imalat süreçlerinde benzersiz bir test ve ölçeklenme imkânı sunar. Ermaksan olarak bu potansiyeli ileri teknolojiyle buluşturarak sürdürülebilir sanayi dönüşümüne katkı sağlıyor; Ar-Ge, dijitalleşme ve yeni nesil üretim teknolojilerine yatırımlarımızı artırarak küresel rekabet gücümüzü pekiştirmeyi hedefliyoruz.

Makine sanayii yatırım malları ürettiği için ekonomik döngülere yüksek duyarlılığa sahiptir. Büyümenin yavaşladığı dönemlerde yatırım iştahının azalması, finansman maliyetlerinin yükselmesi ve tahsilat vadelerinin uzaması sektörde baskı yaratır. Buna jeopolitik gerilimler, ticaret kısıtları ve hızla değişen tedarik rotaları eklendiğinde, planlama ufku daralır ve maliyet öngörülebilirliği zayıflar. Küresel çapta ölçek ekonomisine sahip üreticilerin agresif fiyat stratejileri ve Çin gibi rekabetçi pazarların etkisi, yalnızca fiyat değil, hız, servis ve teknoloji seviyesinde de rekabeti sertleştirir.

Küresel rekabetin belirleyicileri teknoloji, tasarım ve sürdürülebilirliktir. Türkiye’nin daha güçlü bir konuma ulaşması için Ar-Ge yatırımlarının artırılması, üretim altyapısının modernizasyonu ve nitelikli iş gücüne sürekli yatırım büyük önem taşımaktadır. Yerli üretimin katma değerli ve yenilikçi çözümler sunması, ülkemizin küresel ekonomideki konumunu güçlendirir.

Ermaksan olarak 120’den fazla ülkeye ihracat gerçekleştiriyor; sadece makine değil, teknoloji ve mühendislik çözümleri ihraç ediyoruz. Bu vizyon, bizi küresel markalarla aynı kulvarda rekabet edebilir hale getiriyor. Bizim için rekabetin anahtarı; yenilikçilik, kalite ve teknolojik üstünlüktür.

Makine sektöründe kalıcı ve sürdürülebilir büyümenin yolu, yerli üreticiyi merkeze alan bütüncül bir sanayi politikasıdır. Öncelikle finansmana erişim uzun vadeli ve öngörülebilir maliyetlerle sağlanmalı; yatırım ve işletme kredileri, teminat mekanizmaları ve ihracat sigortası araçları güçlendirilmelidir. Kamu alımlarında etkin yerlilik kriterleri uygulanmalı, hızlı KDV iadesi ve seçici teşvikler Ar-Ge, dijitalleşme ve yeşil dönüşüm şartlarıyla uyumlu hâle getirilmelidir. Üniversite-sanayi iş birlikleri, mesleki eğitim ve mikro sertifika programlarıyla nitelikli iş gücü arzı güçlendirilmeli; tasarım, yazılım ve otomasyon gibi yüksek katma değerli alanlarda yetkinlikler artırılmalıdır. Son olarak, fikri mülkiyet koruması ve tedarik zincirinde yerlileşme programları ile teknoloji ekosistemi derinleştirilmeli; böylece fiyat odaklı rekabetten değer ve inovasyon odaklı rekabete kalıcı bir geçiş mümkün olacaktır.

Makine üretim tesisleri, yüksek katma değer ve istihdam yaratmaları nedeniyle ekonomik kalkınmanın temel direkleridir. Ancak, mevcut döviz kuru politikalarının ihracatçı üzerindeki baskısı her geçen gün artmaktadır. Üretim maliyetlerinin yükselmesi, rekabet avantajını zayıflatmakta; bu durum pazar payı kayıplarını, kapasite kullanımını ve istihdamı olumsuz etkilemektedir. Bu nedenle, sanayinin üretim gücünü koruyacak, ihracatçıyı destekleyecek dengeli politikaların hayata geçirilmesi büyük önem taşımaktadır. Türkiye’nin geleceği, üretimden ve teknolojiden yana tavır almakla şekillenecektir. Ermaksan olarak ülkemizin üretim gücünü artırmak ve Türk makine sektörünü dünya sahnesinde daha ileriye taşımak için kararlılıkla çalışmayı sürdüreceğiz.

Orhan Er-8

Orhan Er

Erler Grup Yönetim Kurulu Başkanı

Yerli üretimin gücünü göstereceğiz

Bursa, Türkiye’nin makine üretiminde öncü şehirlerinden biri. Şehir; güçlü sanayi kültürü, köklü mühendislik birikimi ve yaygın yan sanayi ağıyla üretim teknolojileri açısından stratejik bir konumda. Hem nitelikli iş gücü hem de tedarik kolaylığı bakımından önemli avantajlara sahip. Sac işleme, otomasyon ve özel makine üretimi alanlarında faaliyet gösteren firmalar açısından Bursa, teknik bilgi ve üretim kapasitesinin buluştuğu bir merkez haline gelmiştir.

Son dönemde hammadde ve enerji maliyetlerindeki artış, döviz dalgalanmaları ve finansmana erişimde yaşanan güçlükler sektörün en temel sorunları arasında. Ayrıca, nitelikli teknik personel bulma konusunda yaşanan sıkıntılar üretim verimliliğini olumsuz etkiliyor. Global tedarik zincirinde oluşan kırılmalar da özellikle ihracata çalışan firmaların planlamalarını zorlaştırıyor.

Yerli makine üreticileri, artık yalnızca fiyat avantajıyla değil; kalite, mühendislik kabiliyeti ve hizmet anlayışıyla da rekabet edebilir durumda. Bugün birçok Türk markası, global standartlarda üretim yapıyor ve farklı pazarlarda güven kazanıyor. Bizim için asıl fark yaratan unsur, müşteriye özel çözümler geliştirebilme esnekliğimiz ve satış sonrası destek gücümüzdür.

Ar-Ge ve teknoloji yatırımlarının artması, üretim altyapısının dijital dönüşüme uygun hale getirilmesi ve kalifiye iş gücü yetiştirilmesi öncelikli adımlar olmalı. Ayrıca, ihracat yapan üreticilerin finansal olarak desteklenmesi ve sanayi politikalarının uzun vadeli planlamalarla sürdürülmesi gerekiyor. Sektörün rekabet gücü, ancak sürdürülebilir üretim modelleri ve inovasyon kültürüyle korunabilir.

Bursa, Türkiye’nin makine üretiminde lokomotif şehirlerinden biri olmaya devam edecektir. Bizler de Erler Grup olarak; Erbend Makine ve Erfab Makine markalarımızla, yerli üretimin gücünü ve mühendisliğin değerini ön plana çıkaran çözümler üretmeye devam ediyoruz. Amacımız, Türk makine sanayisini global arenada daha güçlü bir konuma taşımak.

Zarif Alp-6

Zarif Alp

İzmakpar Genel Müdürü

En belirleyici etken, fiyat rekabeti

Bursa, üretim ve sanayi alanında her yönüyle çok güçlü bir şehir olmakla birlikte, son yıllarda yaşanan maliyet artışları global pazardaki rekabet gücümüzü her geçen gün zayıflatmaktadır. 2026 yılında atılacak adımlar, önümüzdeki 5 yılın temelini oluşturacağı için fiyat anlamında rekabet gücümüzü mutlaka yeniden kazanmak zorundayız. Son iki yıldır Türkiye ve Bursa’daki maliyet artışları rekabet gücümüzü önemli ölçüde düşürmüş ve gelecek 5 yıla yönelik tedirginlik yaratmıştır.

Sanayicinin en büyük sorunu maliyetlerdeki hızlı artış, ikinci büyük sorun ise döviz kurlarının enflasyonun çok altında seyretmesidir. Önümüzdeki süreçte maliyetlerin ve kur düzenlemelerinin nasıl şekilleneceği kritik öneme sahiptir. 2026’nın ilk çeyreğinde bir toparlanma ihtimali bulunsa da kurun artmaması durumunda sorunların derinleşebileceği öngörülmektedir.

Sorunların çözümü için öncelikle döviz kurlarının gerçek değerine kavuşması gerekir. Bununla birlikte maliyetlerin düşürülmesi, önümüzdeki 5 yıl için güç kazanabilmemiz adına istihdam destekleri, inovasyon ve Ar-Ge teşviklerinin yeniden gözden geçirilmesi gerekmektedir. Finansmana erişimin kolaylaştırılması ve ihracatçı desteklerinin artırılması, Türkiye ve Bursa’daki orta sınıf olarak tanımladığımız sanayinin sürdürülebilirliği için kritik önemdedir.

Katma değeri yüksek üretime geçebilmek için zamana ihtiyacımız var. Orta sınıf sanayiden bir üst seviyeye geçebilmek adına önümüzdeki en az 5 yılın “geçiş yılları” olarak değerlendirilmesi, firmaların buna göre yeniden yapılanması ve devlet desteklerinin bu dönüşümü özel olarak teşvik etmesi gerekmektedir.

Şu an için Bursa’nın rekabet gücünün yaklaşık %75-80’i fiyat rekabetinden, %25’i ise teknoloji ve inovasyondan gelmektedir. Yani fiyat, Bursa sanayisinin varlığını sürdüren en büyük unsurdur. Bursa, üretim kalitesi ve müşteri memnuniyeti açısından üst seviyede, dünya standartlarını karşılayan bir kapasiteye sahip olsa da günümüz şartlarında fiyat rekabeti hâlâ en belirleyici etken olmaya devam etmektedir.

Şafak Çetiner-6

Şafak Çetiner

Bekamak Satış Direktörü

Sektörün daha güçlü olması için destekler artırılmalı

Bursa, makine sektörü açısından Türkiye’nin en köklü ve güçlü üretim merkezlerinden birisidir. Otomotiv, metal işleme ve yan sanayi gibi alanlarda sahip olduğu altyapı, makine üreticileri için önemli bir ekosistem oluşturur. Şehrin lojistik avantajı, nitelikli iş gücü ve güçlü tedarik zinciri ağı, üretim verimliliğini artırarak Bursa’yı hem iç hem dış pazar için stratejik bir konumda tutuyor.

Son dönemde makine sektörünün karşılaştığı başlıca sorunlar; finansman zorlukları, kalifiye eleman eksikliği ve ucuz iş gücüne sahip ülkelerin yarattığı fiyat baskısı olarak öne çıkıyor. Ayrıca, dijital dönüşümde global rakiplerle aradaki farkı kapatma ihtiyacı da önemli bir gündem maddesi haline geldi.

Yerli üreticiler, son yıllarda kalite, tasarım ve otomasyon alanlarında büyük ilerleme kaydetti. Artık Türk makineleri sadece fiyat avantajıyla değil, performans ve dayanıklılıkla da rekabet ediyor. Ancak global markaların sahip olduğu marka güveni ve kurumsal şirket referansları hâlâ önemli bir üstünlük sağlıyor.

Sektörün daha güçlü hale gelmesi için finansal desteklerin, Ar-Ge yatırımlarının artırılması, dijitalleşme ve kalite standartlarının yükseltilmesi gerekiyor. Üniversite-sanayi iş birlikleriyle teknik personel açığı azaltılabilir, ihracatta markalaşma ve servis kalitesi güçlendirilebilir.

Makine sektörü Türkiye’nin yüksek katma değerli üretim alanlarından biri olmaya devam ediyor. Kalite, teknoloji ve markalaşma odaklı bir dönüşümle, Bursa merkezli üreticiler olarak Avrupa ve dünya pazarlarında fiyatla değil teknolojiyle rekabet edebiliriz. Son dönemde uygulanan düşük enflasyon ve değerli TL politikası doğrultusunda, katma değerimizi daha da artırmaktan başka bir çözüm yolu görünmüyor.

Whatsapp Image 2025 11 24 At 17.12.36

Mesut Barut - İbrahim Altıparmak

Nümerik Mühendislik & Oemak Kurucu Ortakları

En büyük sorun fiyat farklılıkları

Bursa, köklü üretim kültürü, gelişmiş yan sanayi ağı ve stratejik konumuyla makine sektörü için Türkiye’nin en güçlü üretim merkezlerinden biridir. Makine sektöründe faaliyet gösteren bir firma olarak, bu yapının sunduğu hız, maliyet avantajı ve tedarik kolaylığı iş süreçlerimizin en kritik destek unsurlarından birisidir. Lojistik anlamda da Bursa son derece stratejik bir konumdadır. İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük pazarlara yakınlık; Gemlik Limanı üzerinden hızlı ihracat imkanı; sevkiyatlarda önemli bir hız avantajı sağlıyor. Ek olarak, güçlü mobilya ve ahşap işleri sektörü; özellikle İnegöl’deki büyük üretim kapasitesi, müşteri ihtiyaçlarını yakından gözlemleyebildiğimiz bir ortam sunuyor. Bu da üretimi daha doğru konumlandırmamızı ve sektöre özel çözümler geliştirmemizi sağlıyor. Özetle Bursa, lojistikten insan kaynağına, tedarik zincirinden ticaret kültürüne kadar tüm bileşenleriyle makine sektöründe firmalara hem sürdürülebilirlik hem de rekabet avantajı sağlayan bir ekosistem sunuyor.

Makine sektöründe son dönemde yaşanan sorunları finansal belirsizlik, faiz oranları, döviz dalgalanmaları, uzun satın alma döngüleri olarak belirtebilirim. 2025 yılı itibarıyla makine sektörünün karşılaştığı en büyük güçlük, finansal koşullardaki öngörülemezlik nedeniyle yatırım kararlarının ertelenmesidir. Müşterilerimiz teknik ve ekonomik açıdan ihtiyaçlarına uygun makineleri belirlemiş olsalar bile, belirsiz piyasa ortamı çok kez yatırım kararının ertelenmesine yol açmaktadır.

Bugün global rekabette en çok karşılaştığımız konu fiyat farklılıklarıdır. Uluslararası pazarda düşük maliyetli üretim yapan ülkeler bulunuyor. Ancak biz rekabeti fiyat üzerinden değil, güven üzerinden kuruyoruz. Servis hızı, erişilebilirlik, yedek parça temini ve satış sonrası desteğimizle müşteriye uzun vadede daha ekonomik ve sürdürülebilir bir çözüm sunuyoruz. Müşterinin yanında duran, satış sonrası desteği güçlü olan ve her zaman ulaşılabilir bir üretici olmak, fiyatın çok ötesinde bir değer.

Gelecek, yalnızca iyi makine üretenlerin değil; akıllı, öngörülebilir ve kendi teknolojisini geliştiren firmaların olacak. Rekabet artık mekanik güç üzerinden değil; yazılım kalitesi, veri işleme kabiliyeti, otomasyon entegrasyonu ve sistem zekâsı üzerinden şekilleniyor. Bu nedenle Türkiye’nin teknoloji yatırımlarını artırması, genç mühendisleri bu alana yönlendirmesi ve Ar-Ge ekosistemini desteklemesi büyük önem taşıyor. Biz Oemak Makine olarak hem yazılımı hem de makineyi birlikte geliştiren bu yaklaşımı güçlendirerek, sektörün geleceğinde daha fazla söz sahibi olmayı hedefliyoruz.

Özgür Yildiz1-4

Özgür Yıldız

SİFF Elektromekanik Genel Direktörü

Maliyetler üreticiyi zorluyor

Türkiye’de makine sektörünün kalbi Bursa’dır. 1950’li yıllardan itibaren yabancı sermaye desteği olmadan, yerli sermayeyle kurulan müstakil şirketler sayesinde Türkiye’de kesimi yapılan ilk sacla başlayıp bugün otomasyonlu üretim hatlarına kadar gelişen makinelerin gelişimi her zaman Bursa’da gerçekleşti. Bu sayede Bursa, Türkiye’de makina sektörü açısından eşsiz bir konuma sahiptir.

Son dönemde yaşanan sorunları birkaç farklı başlıkta değerlendirmek gerekir. Öncelikle emtia ve işçilik maliyetlerindeki olağanüstü artış, 2021–2022 yıllarından bu yana sürdürülegelen ekonomi politikalarının neticesi olarak döviz kurlarının piyasa koşullarında doğru değerlenmemesi, yüksek seyreden enflasyon ile döviz kuru arasındaki makasın sürekli açılması ve işçilik maliyetlerinin — hem reel ücretler hem de üzerindeki vergi yüküyle birlikte — üretici üzerinde çok büyük bir baskı oluşturması, makine sektörümüz üzerinde ciddi bir hasar bıraktı.

Bu koşulların sonucu olarak sektör, en ciddi hedef pazarı olan Avrupa Birliği’ne ürün satabilecek rekabet avantajlarını hızla yitirdi. Bugün kalifiye işçilik birim maliyetlerinin -verimlilik unsurunu işin içine kattığımızda- İtalya’nın üzerinde, Almanya ile ise hemen hemen aynı seviyede olduğu rahatlıkla görülebilmekte. Bunun yanında, Çin’de üretilen makine ve ekipmanların Türkiye’ye kontrolsüz biçimde girmesi de sektörün girdabını derinleştiren en önemli unsur. Bu ürünler, farklı GTİP kodları atanarak yedek parça veya malzeme görüntüsü altında gümrükte yanıltıcı tanımlarla ülkeye sokulup, Türkiye’de sadece montaj işçiliği girdisiyle bitmiş bir ürün haline getiriliyor. Bu ürünler Türkiye’deki makine fiyatlarının hemen hemen yarısına, ancak son derece düşük kalitede, kalite kontrol süreçleri neredeyse hiç olmayan, enerji verimliliği oldukça düşük, CE sertifikasız ve işçi sağlığı ile iş güvenliği koşullarını sağlamayan ürünler olarak satışa sunulabiliyor. İşte makine üreticilerini zor duruma sokan bu ürünler, gerçekte son kullanıcıya da fazla enerji kullanımı, verimsiz üretim, yetersiz servis desteği, iş kazası, maliyet ve kalitesizlik olarak yansıyor.

Global rekabeti sağlayabilmek için biz SİFF Elektromekanik olarak iki farklı yol izliyoruz ve bu iki alanda da önemli ilerlemeler kaydettik. Birincisi kabul edilmiş yöntemlerle denetlenen, ERP ve MES yazılımlarıyla güçlendirilmiş, verimlilik analizleri doğru yapılmış üretim sistemleri kurmak. Klasik, konvansiyonel yöntemlerle, atölye mantığıyla üretim yapan firmaların bu verimlilik koşullarında varlığını sürdürmesi artık mümkün görünmüyor. Global anlamda rekabetin devamı için verimlilik analizlerinin titizlikle yapılması ve doğru verimlilik düzeyinde, doğru fiyatlandırılmış ürünlerin piyasaya sunulması artık kaçınılmaz. İkinci adım ise marka bilincini ve marka algısını güçlü biçimde konumlandırmak ve bunu hem mühendislik ve çözüm odaklılık hem de satış sonrası kesintisiz destekle güçlendirmek. Global pazarda hiçbir müşteri, ürünü aldıktan sonra yalnız bırakılmak ya da yaşanabilecek sorunlarla tek başına mücadele etmek istemez.

Biz SİFF Elektromekanik olarak her ürün kodunda, farklı alanlarda uzmanlaşmış teknik servis ekipleri kuruyor ve yönetiyoruz. 24 saat içinde Türkiye’nin her yerine, 48 saat içinde tanımlı yurt dışı pazarlara servis, 1 ila 3 gün içinde de kritik parça ve malzeme desteği sağlayabiliyoruz. Elbette bu ağı kurmak kolay bir süreç değil; yaklaşık 5 yıllık bir çalışmanın sonucunda buraya vardık. Ancak global pazarda rekabet edebilmenin anahtar unsurlarından biri olduğu da tecrübeyle sabittir.

Sorunların çözümü için atılması gereken adımların başında, Türkiye’deki ekonomi politikasının ve reel sektöre yönelik uygulamaların hızlı bir şekilde değişmesi geliyor. Sübvansiyonlar veya anlık destekler bu noktada kalıcı bir etki yaratmayacaktır. Öncelikle ekonomi yönetiminde kur değerlemesinin reel piyasa koşullarına göre, doğru şekilde yapılması gerekiyor. Sanayici, üretici ve ihracatçı kesinlikle “yüksek kur” politikasını savunmuyor; ancak piyasa koşullarına göre doğru değerlenmiş, reel ekonomiyle uyumlu bir kur politikasının sektöre can suyu olacağı da kaçınılmaz bir gerçek. İkinci olarak, rekabet koşullarını doğru biçimde regüle etmek için özellikle Çin’den gelen ürünlerin, ekipmanların, makinelerin ve makine unsurlarının ithalatına yönelik tarife dışı engellerin hızla oluşturulması gerekiyor. Serbest piyasa ekonomisi, her türlü mal ve hizmetin serbest olarak pazarda dolaştığı bir model değildir. Aksine serbest rekabet koşullarını sağlama amacıyla doğru regüle edilmiş, denetlenen ve kuralları uygulanan bir modeldir. Üçüncü olarak da global pazarda rekabet edebilmek için marka algısının güçlendirilmesi, verimlilik unsurlarının üretim süreçlerine entegre edilmesi, doğru fiyatlandırılmış ve son teknolojiye sahip ürünlerin geliştirilmesi büyük önem taşımaktadır.

Fatih Sezgin-5

Fatih Sezgin

Lasersonic Yönetim Kurulu Başkanı

Bursa, Avrupa’nın üretim üssü olabilir

Bursa, Türkiye’nin makine sektöründe artık yalnızca üretim hacmiyle değil, teknoloji seviyesiyle de lider şehirlerinden biri konumunda. Şehrin otomotiv, kalıp, tekstil ve metal işleme sanayilerindeki güçlü altyapısı, makine üreticilerine çok geniş bir tedarik ve mühendislik ekosistemi sunuyor. Biz Lasersonic olarak Bursa’da faaliyet göstermenin en büyük avantajını, nitelikli iş gücü ve dinamik yan sanayi yapısı sayesinde yaşıyoruz. Fiber lazer kaynak ve kesim teknolojileri gibi ileri mühendislik gerektiren alanlarda çalışıyoruz. Bu noktada Bursa’daki firmalar arası know-how paylaşımı, imalat kabiliyeti ve lojistik avantaj gerçekten ciddi bir fark yaratıyor. Kısacası Bursa, bugün sadece Türkiye’nin değil, Avrupa’nın üretim üssü olabilecek potansiyele sahip bir şehir.

Son dönemde sektörümüzde maliyetlerin artması, kur dalgalanmaları ve nitelikli iş gücü eksikliği öne çıkan üç temel sorun olarak karşımıza çıkıyor. Hammadde ve enerji maliyetlerindeki yükseliş, özellikle ihracat odaklı çalışan üreticiler için ciddi bir rekabet baskısı yaratıyor. Dövizdeki belirsizlikler ise makine fiyatlandırmasını ve uzun vadeli teklif süreçlerini zorlaştırıyor. Bunun yanında otomasyon ve robotik teknolojilerinde yetişmiş teknik personel bulmak giderek zorlaşıyor. Biz kendi firmamızda bu süreci Ar-Ge’ye ve iç eğitim programlarına yatırım yaparak yönetiyoruz, ancak sektör genelinde bu üç başlık hâlâ kritik sorunlar olarak varlığını sürdürüyor.

Türk makine üreticileri artık teknolojik olarak global markalarla aynı ligde oynayabilecek seviyeye geldi. Ancak rekabet yalnızca teknolojiyle değil, marka algısı, satış sonrası hizmet ve finansman desteğiyle de kazanılıyor. Biz Lasersonic olarak Avrupa’daki partnerlerimizle (örneğin Delta Electronics ve Almanya’daki sistem entegratörleri) uzun vadeli iş birlikleri kurarak bu farkı kapatıyoruz. Yerli üreticilerin uluslararası pazarda daha güçlü olabilmesi için markalaşma, sertifikasyon ve güvenilir distribütör ağları oluşturmaları gerekiyor.

Sektörün sürdürülebilir büyümesi için devlet desteklerinin teknoloji odaklı hale getirilmesi büyük önem taşıyor. İleri üretim teknolojileri, özellikle lazer sistemleri ve otomasyon çözümleri için özel teşvik programları oluşturulmalı. Ayrıca mesleki eğitimin sanayi ile entegre edilmesi, firmalarla okullar arasında gerçek uygulamalara dayalı iş birlikleri kurulmasını gerektiriyor. Bursa’daki makine üreticilerinin kümelenme ve iş birliği kültürünü güçlendirmesi de rekabet gücünü artırabilir. Bu sayede Ar-Ge merkezleri ve ihracat birliktelikleri, sektörün uluslararası pazarlarda daha güçlü bir şekilde yer almasını sağlayacaktır.

Makine sektörü, Türkiye’nin ihracatında katma değeri en yüksek alanlardan biri. Biz Lasersonic olarak her zaman “Teknoloji Türkiye’den de çıkar” inancıyla hareket ediyoruz. Lazer kaynak ve kesim teknolojilerinde yerli üretim gücümüzü artırmak, sadece firmamız için değil; ülkemizin global pazardaki konumu açısından da büyük önem taşıyor. Bursa, bu vizyonun kalbinde yer alıyor. Doğru desteklerle Bursa’nın Avrupa’nın ileri üretim merkezlerinden biri haline geleceğine yürekten inanıyorum.

Mustafa Yıldırım Mac Bending-1

Mustafa Yıldırım

Mac Machines Yönetim Kurulu Başkanı

Yenilikçi teknolojilere adapte olunmalı

Bursa, Türkiye’nin makine sektöründe üretim gücü en yüksek şehirlerinden biri. Otomotiv, tekstil, gıda ve savunma sanayii gibi güçlü ana sektörlerin burada konumlanmış olması, makine imalatçıları için ciddi bir sinerji yaratıyor. Bizim gibi metal işleme makineleri üreten firmalar için Bursa, hem nitelikli iş gücü, hem yan sanayi altyapısı, hem de lojistik avantajları ile ön planda. Şehirdeki tedarik zincirinin güçlü olması, Ar-Ge ve üretim süreçlerinde hız ve esneklik kazandırıyor. Ayrıca Bursa’daki sanayi kültürü ve girişimcilik ruhu, firmaların yenilikçi teknolojilere daha hızlı adapte olmasını sağlıyor.

Son dönemde en belirgin sorunlar şunlar: 1. Girdi maliyetlerindeki artış (özellikle çelik, enerji ve ithal komponentlerde) 2. 3. 4. 5. Finansmana erişim zorluğu ve yüksek faiz oranları, Nitelikli personel bulma ve yetiştirme problemi, döviz kuru istikrarsızlığı nedeniyle fiyatlandırma zorlukları, yurt dışı pazarlarında rekabetin artması ve düşük fiyatlı Uzak Doğu ürünleriyle mücadele.

Yerli üreticiler son yıllarda ciddi bir mesafe kat etti. Artık kalite, teknoloji ve tasarım anlamında global markalarla yarışabilecek düzeydeyiz. Ancak rekabet sadece ürün kalitesiyle sınırlı değil, markalaşma ve uluslararası tanıtım alanlarında hâlâ eksiklerimiz var. Bizim gibi firmalar kendi teknolojisini geliştirdikçe ve markalaşma yatırımlarını artırdıkça bu fark giderek kapanıyor. Yurt dışı pazarlarında Türk makinelerinin “fiyat avantajı” ile değil, “teknoloji ve dayanıklılık” ile anılması gerektiğine inanıyoruz.

Maliyet artışları ve rekabet koşulları, firmaların yatırım planlarını, kar marjlarını düşürüyor ve uzun vadeli planlamaları zorlaştırıyor. Ayrıca bazı firmalar maliyet nedeniyle Ar-Ge veya dijital dönüşüm yatırımlarını ertelemek zorunda kalıyor. Bu da küresel rekabette geri kalma riskini doğuruyor. Nitelikli personel bulamamak da üretim kalitesini ve verimliliği olumsuz etkileyebiliyor.

Öncelikle enerji ve hammadde maliyetlerinin dengelenmesi, uzun vadeli finansman modellerinin geliştirilmesi ve ihracat desteklerinin artırılması gerekiyor. Ayrıca sektörün dijital dönüşümünü hızlandıracak teknoloji destek programları ve Ar-Ge teşvikleri daha erişilebilir hale getirilmeli. Eğitim tarafında ise meslek liseleri ve üniversitelerle iş birliği içinde uygulamalı üretim programları hayata geçirilmeli.

Kamu tarafında özellikle yatırım teşvikleri ve ihracat finansmanı daha etkin hale getirilmeli. STK’lar, sektörün ortak sorunlarına çözüm üretmek için kolektif Ar-Ge projeleri ve uluslararası fuar katılımlarında daha fazla koordinasyon sağlamalı. Şirketler de kendi içlerinde verimlilik, dijitalleşme ve sürdürülebilir üretim konularına odaklanmalı. Sektör olarak birbirimizden öğrenebileceğimiz çok şey var.

Bursa artık sadece üretim değil, teknoloji ve inovasyon merkezi olmalı. Makine üreticileri olarak yerli yazılım, otomasyon teknolojilerine yatırım yaparak katma değeri artırabiliriz. Ayrıca, Bursa firmaları arasında kümelenme ve ortak üretim modelleri geliştirilmeli. Bu, hem global rekabette güç birliği sağlar hem de maliyet avantajı yaratır.

2025 yılı, zorlu ama fırsatlarla dolu bir yıl oldu. Maliyetler yüksek, ancak teknolojik çözümlere yatırım yapan firmalar fark yaratıyor. Biz kendi üretim hattımızda otomasyon, dijital izlenebilirlik ve enerji verimliliği yatırımlarıyla verimliliğimizi artırdık. İç pazarda yavaşlama olsa da ihracat tarafında hareketlilik sürüyor. Özellikle Avrupa ve Orta Doğu pazarlarında Türk makinelerine olan ilgi artıyor.

2026’da sektörün daha dengeli bir büyüme sürecine gireceğini düşünüyoruz. Kur ve faizlerde istikrar sağlanırsa, yatırımlar yeniden hız kazanacaktır. Ayrıca sürdürülebilirlik ve enerji verimliliği konularında yeni regülasyonlar bekliyoruz; bu da makinelerde yeni nesil teknolojilere geçişi hızlandıracak.

Bursa makine sektörü, Türkiye’nin üretim gücünün kalbinde yer alıyor. Bizler de bu ekosistemin bir parçası olarak, yerli mühendisliğin gücüyle global pazarlarda söz sahibi olma hedefiyle çalışıyoruz. Sektörün geleceğine inancımız tam, yeter ki doğru planlama, iş birliği ve teknolojik dönüşüm vizyonu ile ilerleyelim.

Hasan Torun-6

Hasan Torun

Teslamak Genel Müdürü

Dışa bağımlılık rekabeti öldürür

Özellikle otomotiv ve yan sanayi ile birlikte sac işleme makinaları üretimi noktasında Bursa'nın Türkiye'de önemli bir şehir olduğunu yurtdışında katıldığımız fuarlarda çok bariz olarak görebiliyoruz. Üretilen ürünlerin kalitesi süreç içerisinde hem Türkiye'yi hem de şehrimizi önemli bir konuma taşımıştır. Tabii bu konuma ulaşmak ne kadar önemli ise bu konumu korumak en az bunun kadar önemli ve değerlidir. Ne yazık ki bu konumu kaybetme durumu ile karşı karşıyayız. Dışa bağımlılığı azaltmak için ciddi şekilde çalışmamak, teknoloji üreten değil takip eden olmak, içerideki maliyetlerin artışı ve buna rağmen döviz kurunun baskılanması, üreticilere efektif fiziksel çalışma ortamının sunulamaması gibi nedenler, makine sektöründe üretim yapan firmaların ana sorunu. Özellikle orta ölçekli firmalarımızın bu sorunlarla mücadelesinde yeterli desteği bulamamaları.

Rekabet benzeşerek değil farklılaşarak olmalı. Eğer herkesin ürettiği şeyleri üretip kendi firmanıza has bir farklılığınız yoksa dışa bağımlı olursunuz ve dışa bağımlılık size rekabet etme şansını belirli bir süre verir. Bundan dolayı global firmalarla rekabet edebilmek için dışa bağımlılığın önüne geçmek gerekir. Bunu sadece firmalar özelinde değil ülke stratejisi olarak uygulamak lazım. Henüz geç değil ama bu şekilde giderse bırakın rekabet etmeyi global markaların fason imalatçısı veya pazarlamacısı ve sonunda sadece tüketicisi olacağız. Her fabrika birer kaledir sözünden yola çıkarak kendi ürünlerini kullanarak kaliteden ödün vermeden üretim yapmak gerekir.

Bu ülkenin ürettiği makinaları dünyanın her yerinde gördüğümüzde gurur duyduğumuz zamanları ne yazık ki yavaş yavaş kaybediyoruz. Özellikle Çin'in uygulamış olduğu strateji bazı şeyleri görmemiz için bir fırsat. Eğer bu fırsatı değerlendiremeyip ona göre konum alamazsak treni kaçırmış olacağız. Bunun tekrar toparlanması çok uzun yıllar alabilir veya bir daha olmayacak. Kalelerimize sahip çıkalım...

Hakan Karsan-1

Hakan Karsan

Zigana Vinç Yönetim Kurulu Başkanı

Türk markaları globalde güçlenmeli

Bursa, Türkiye’nin makine ve imalat sanayinde stratejik olarak en güçlü şehirlerinden biridir. Gerek köklü sanayi kültürü, gerekse nitelikli iş gücü sayesinde Bursa; otomotivden tekstile, metal işleme teknolojilerinden makine imalatına kadar geniş bir üretim ekosistemine sahiptir. Bu durum şehri hem yatırımcılar hem de tedarik zinciri açısından cazip bir merkez haline getiriyor. Bursa’nın avantajları arasında; gelişmiş sanayi altyapısı, nitelikli iş gücü, güçlü tedarik zinciri, lojistik avantajlar ve Ar-Ge kültürü öne çıkmaktadır. Zigana Vinç olarak biz de bu güçlü ekosistemin parçası olmaktan memnuniyet duyuyoruz.

Makine sektörü, maliyet artışları ve tedarik zinciri sorunları, nitelikli iş gücü eksikliği, teknoloji yatırımlarındaki yetersizlik, finansmana erişim güçlüğü ve küresel rekabet gibi başlıklar altında zorluklarla karşılaşıyor. Biz de bu gelişmeleri yakından takip ediyoruz. Filomuzu modern, yüksek kapasiteli ve Avrupa standartlarına uygun vinçlerle güçlendiriyor; ekibimizi sürekli eğitim programlarıyla destekliyoruz. Böylece sektördeki zorluklara uyum sağlıyor ve müşterilerimize daha güvenli, hızlı ve verimli çözümler sunabiliyoruz.

Yerli üreticiler son yıllarda ciddi bir gelişim göstererek küresel markalarla rekabet edebilecek noktaya geldi. Türk firmaları tasarım, üretim hızı, fiyat-performans dengesi ve esnek üretim avantajına sahip. Ancak global markaların deneyim, patentli teknoloji ve yaygın satış–servis ağı avantajları hâlâ belirleyici. Operasyonlarımızda hem yerli üretim makine ve ekipmanları hem de dünya markalarını aktif kullanıyoruz. Yerli üreticiler kalite ve dayanıklılık açısından hızla global seviyeye yaklaşıyor. Bu iş birliği, hızlı teknik destek ve proje bazlı esnek çözümler sağlıyor. Yerli üretimin güçlenmesini sektörün geleceği adına son derece değerli buluyor ve destekliyoruz.

Makine sektörünün sürdürülebilir büyümesi için; Ar-Ge ve teknoloji yatırımlarının artırılması, nitelikli iş gücü yetiştirilmesi, finansmana erişimin kolaylaştırılması, tedarik zincirinin güçlendirilmesi, uluslararası standartlara uyumun yaygınlaştırılması ve dijital dönüşümün hızlandırılması gerekmektedir. Biz, filomuzu modernleştiriyor ve personelimizi ileri seviye eğitimlerle güçlendiriyoruz. Teknolojiye yatırım yapan, iş güvenliğini merkeze alan ve hızlı adaptasyon gösteren firmaların sektörün geleceğini belirleyeceğine inanıyoruz. Hem yerli üreticilerle iş birliğini artırıyor hem de uluslararası standartlara tam uyum sağlayarak sektöre katkı sunmayı hedefliyoruz.

Zigana Vinç olarak Türkiye makine ve ağır kaldırma sektörünün büyük bir potansiyele sahip olduğuna inanıyoruz. Sektördeki sorunlar, gelişim ve inovasyon fırsatlarını da beraberinde getiriyor. Önceliğimiz, güvenli, hızlı ve verimli hizmet sunarken, sektörün standartlarını yükseltmeye katkı sağlamak. Firmamız, teknoloji yatırımları, eğitimli personel ve uluslararası standartlara uygun ekipmanlarla müşterilerinin projelerini en yüksek güvenlik ve verimlilikle tamamlamayı hedefliyor. Yerli üretimin desteklenmesi ve Türkiye markalarının global pazarlarda güçlenmesini önemserken sektörde değer yaratmayı da sürdüreceğiz. Son olarak iş ortaklarımıza ve sektördeki tüm paydaşlara şunu söylemek isteriz: “Güvenlik, kalite ve inovasyon bizim için sadece bir hedef değil, iş yapma kültürümüzün temelidir.”

Onur Ünlü Yeni̇ Foto

Onur Ünlü

Mechatron Makine Yönetim Kurulu Başkanı

Zorlukları birlikte aşabiliriz

Bursa, Türkiye’nin makine üretiminde hem bilgi birikimi hem de üretim kapasitesi anlamında öncü şehirlerinden biri. Otomotiv, metal işleme ve yan sanayi alanlarında oluşan güçlü altyapı, makine sektörüne de doğal bir sinerji yaratıyor. Şehirdeki üretim kültürü, teknik iş gücü kalitesi ve tedarik zinciri ağı gerçekten çok kıymetli. Bursa’nın en büyük avantajı, üretim kadar mühendislik kabiliyetini de geliştirmiş olması. Artık sadece üreten değil, tasarlayan ve ihraç eden bir şehir konumunda. Bu da hem iç pazarda hem de global arenada Bursa’yı farklı bir noktaya taşıyor.

Son dönemde öne çıkan üç temel sorun var: Finansmana erişim, nitelikli iş gücü ve hammadde maliyetleri. Özellikle yüksek faiz ortamı yatırım planlarını zorluyor. Diğer taraftan teknik eleman açığı, üretimin sürdürülebilirliği açısından önemli bir sorun haline geldi. Bir de global piyasalarda hammadde tedarikinde yaşanan fiyat ve teslim süresi dalgalanmaları, üretim planlamasını doğrudan etkiliyor.

Aslında yerli üreticiler artık teknoloji ve kalite olarak global markalardan çok da geride değil. Sorun, daha çok ölçek ve marka algısı tarafında yaşanıyor. Biz Mechatron olarak, rekabeti fiyat üzerinden değil, verimlilik ve teknik çözüm kabiliyeti üzerinden yapıyoruz. Global markalarla yarışabilmenin yolu Ar-Ge’den geçiyor. Türkiye’deki üreticiler bu gerçeği fark etti ve ciddi yatırımlar yapmaya başladı. Bence önümüzdeki 5 yıl, yerli markaların dünyada daha fazla konuşulacağı bir dönem olacak.

En önemli etkisi, yatırım kararlarının ertelenmesi. Firmalar risk görmek istemediği için planlarını öteler hale geldi. Bu da hem üretim hacmini hem de istihdamı etkiliyor. Ayrıca döviz kuru istikrarsızlığı, maliyet hesabını zorlaştırıyor. Sektördeki bu belirsizlik, uzun vadeli strateji kurmayı güçleştiriyor.

Öncelikle üreticinin önünü görebileceği, öngörülebilir bir ekonomik ortam oluşturmak gerekiyor. Krediye erişim şartlarının üretim yapan firmalar lehine düzenlenmesi çok önemli. Bunun yanında mesleki eğitimde sektörle daha yakın iş birlikleri kurulmalı. Bir diğer önemli konu ise teknolojik dönüşüm. Devlet desteklerinin gerçekten üretim ve dijitalleşmeye yönelmesi, firmaları bir üst lige taşıyacaktır.

Bu üç yapı birbirinden bağımsız değil; aksine birbirini tamamlamalı. Kamu tarafı, üreticinin nefes alabileceği bir finansal zemin oluşturmalı. STK’lar sektörün ortak sesi olup, doğru talepleri organize biçimde iletmelidir. Şirketler ise sadece şikâyet etmek yerine kendi içlerinde verimlilik, inovasyon ve markalaşma konularında somut adımlar atmalı. Biz Mechatron olarak bu anlayışla hareket ediyoruz.

Bursa artık klasik üretimden ileri teknoloji üretimine geçişi hızlandırmalı. Şehrin potansiyeli çok yüksek, ama bu potansiyeli sürdürülebilir hale getirmek için ortak akla ihtiyaç var. Benim önerim; Bursa’da makine özelinde bir “teknoloji kümelenmesi” oluşturulması. Ortak Ar-Ge, ortak test merkezleri, ortak eğitim altyapısı gibi adımlar, firmaların rekabet gücünü ciddi biçimde artırır.

2025 yılı makine sektörü için temkinli ama umut verici bir yıl oldu. Krizlere rağmen üretim devam etti, iç pazarda durağanlık olsa da ihracatın artması sektöre moral verdi. Firmalar artık daha planlı, daha stratejik hareket ediyor. Biz de bu dönemi ürünlerimizi geliştirme ve yeni pazar arayışlarını hızlandırma yılı olarak değerlendirdik. 2026’da sektörün yeniden büyüme trendine gireceğini düşünüyorum. Özellikle Avrupa’daki tedarik değişimleri, Türkiye için yeni fırsatlar yaratacak. Biz Mechatron olarak ihracat odaklı bir büyüme planı hazırladık. Hedefimiz, 2026’da markamızı sadece Türkiye’de değil, Avrupa’daki lazer kesim firmalarında da bilinir hale getirmek.

Sektör olarak zorlukları birlikte aşacağımıza inanıyorum. Ülkemizin üretim potansiyeli çok güçlü. Biz Mechatron Makine olarak, “daha temiz üretim, daha verimli işletme” anlayışıyla çalışmaya devam edeceğiz. Bursa’nın sanayi kimliğini geleceğe taşıyacak her adımda yer almak bizim için bir gurur.

Meli̇ke Ütken Yeni̇ Foto

Melike Ütken

Norkven Dijital Pazarlama Sorumlusu

Nitelikli personel bulmak zorlaşıyor

Bursa, Türkiye’nin sanayi kimliğini taşıyan en önemli şehirlerden biri. Otomotivden tekstile, makineden enerjiye kadar geniş bir üretim altyapısına sahip. Nitelikli iş gücü, köklü sanayi kültürü, güçlü yan sanayi yapısı ve lojistik avantajları Bursa’yı makine sektöründe öncü bir konuma taşımakta. Ayrıca hem üniversitelerin hem de organize sanayi bölgelerinin güçlü altyapısı, Ar-Ge ve yenilikçiliğe zemin hazırlıyor.

Sektörde en çok hissedilen konular maliyet artışları, kur dengesizlikleri ve finansman zorlukları. Bunun yanında, nitelikli personel bulmak da her geçen gün zorlaşıyor. Küresel ölçekte tedarik zincirindeki belirsizlikler ve enerji maliyetleri de planlamaları etkiliyor.

Yerli üreticilerin global markalarla rekabetinde en önemli fark, satış sonrası hizmetlerdir. Üretim kalitesi veya fiyat avantajı belirli bir seviyeye kadar etkili olsa da süreci tamamen belirleyen unsur, müşterinin ürünü satın aldıktan sonraki memnuniyetidir. Bu noktada, yerli üreticilerin avantajı; hızlı teknik destek, yedek parça temini, yerinde servis ve müşteriyle doğrudan iletişim kurabilme yeteneğidir. Global markalar genellikle süreçleri merkezileştirdiği için bu alanlarda esneklik gösteremeyebilir. Dolayısıyla, rekabeti belirleyen ana unsurlardan biri, satış sonrası hizmetlerin kalitesi ve sürekliliğidir. Yerli üreticiler, bu noktada güçlü bir servis altyapısı kurarak global markalarla başa baş hatta kimi zaman üstün rekabet edebilirler.

Belirleyici faktörün üründen ziyade personel gücüne dayalı bir yapıya dönüşmesi, sektördeki dengeleri değiştirmiştir. Bu durum, işçilik maliyetlerinin artmasına, verimliliğin düşmesine ve hem çalışan hem de işveren memnuniyetinin azalmasına yol açmaktadır. Servis ve işçilik, sektörün bel kemiğini oluşturmasına rağmen, ne yazık ki bu alanlar hak ettikleri değeri görememektedir.

Üretim maliyetlerini hafifletecek yapısal çözümler, Ar-Ge’ye yönelik desteklerin artırılması ve özellikle ihracat yapan firmalara uygun finansman modelleri geliştirilmesi çok önemli. Ayrıca mesleki eğitimin güçlendirilmesi, sanayinin ihtiyaç duyduğu nitelikli insan kaynağını yetiştirmek açısından öncelikli olmalı.

Kamu, uzun vadeli ve istikrarlı teşvik politikalarıyla sektörün önünü açmalı. STK’lar, sektör içi dayanışmayı artıran projelere öncülük edebilir. Şirketler tarafında ise teknolojiye, markalaşmaya ve insan kaynağına yapılan yatırımların artması gerekiyor. Hepimizin ortak hedefi, daha rekabetçi ve sürdürülebilir bir sanayi ekosistemi oluşturmak olmalı.

Bursa’nın perspektifi, hem şehir hem de ülke ekonomisi için yüksek teknoloji barındıran makine ve ürün gruplarıyla sektörel liderliği sürdürülebilir kılmak olmalıdır. Bu hedef, yalnızca üretimle değil; marka vizyonu, yenilikçi tasarım ve katma değerli mühendislik çözümleri ile desteklenmelidir. Günümüzde rekabeti belirleyen en kritik unsur satış sonrası servis kalitesidir. Yapay zekâ destekli sistemler, dijital servis çözümleri ve otomasyon destekleri görünürde müşterinin ilgisini çekmese de nihai memnuniyeti ve güveni sağlayan asıl unsur bunlardır. Bu nedenle Bursa’daki firmalar, teknolojiyi sadece üretimde değil, servis ve müşteri deneyiminde de etkin biçimde kullanarak fark yaratmalıdır.

2025 yılı, hem zorlu hem de öğretici bir yıl oldu. Özellikle küresel ekonomik dalgalanmalar, döviz kurları ve hammadde maliyetlerindeki artış, firmaları daha temkinli ve verimlilik odaklı bir yapıya yöneltti. Ancak bu süreçte pek çok şirket, teknolojik dönüşüm ve dijitalleşme yatırımlarını hızlandırarak dayanıklılığını artırdı. Bizim gibi üretim yapan ve enerji çözümleri sunan firmalar için 2025, yeniden yapılanma ve güçlenme yılı oldu diyebilirim. Müşteriler artık sadece ürün değil, sürdürülebilir hizmet ve güven arıyor, bu da sektörde kaliteyi ve teknik uzmanlığı ön plana çıkardı.

Özetle, 2025 yılı bizi zorladı ama aynı zamanda olgunlaştırdı. Zorluklar sayesinde daha esnek, daha yenilikçi ve daha bilinçli bir üretim anlayışı gelişti. 2026 yılına bu tecrübelerin ışığında, daha güçlü ve hazırlıklı giriyoruz.

2026’da Türk markalarının yurt dışındaki bilinirliğinin daha da artacağına inanıyoruz. Yapay zekâ destekli üretim sistemleri, enerji verimliliği çözümleri ve otomasyon teknolojileri sektörün standart bileşenleri haline gelecek. Bu da bizi daha rekabetçi bir noktaya taşıyacak.

Bursa, sanayi mirasıyla olduğu kadar yenilikçi ruhuyla da öne çıkan bir şehir. Bu potansiyeli geleceğe taşımak için birlikte üretmeye, birlikte gelişmeye devam etmeliyiz. Yenilikçilik ve sürdürülebilirlik Bursa’nın sanayi vizyonunun temel taşları olmalıdır.