Geçtiğimiz Adliyede hafta kira uyuşmazlıklarını yaşandığı Sulh Hukuk mahkemelerinin koridorlarında biraz dolaştım. Cüppemi mesleği bir yana bırakıp adeta bir sosyal gözlemci edasıyla.

Mahkeme kapıları koltuk değenekleriyle , kucağında bebeklerle dolup taşan yaşlı amcalarla, teyzelerle adeta devlet hastanelerinin acil servislerini andırıyordu. Görüntü bu yönüyle sanayici, tüccar ve avukatlarının rol aldığı iki üst kattaki Ticaret Mahkemelerinin koridorlarından çok farklıydı. Bu yönüyle Ekonomik sosyal şartlar mahkeme koridorlarının da görüntüsünü değiştirebiliyor, yansıtabiliyor. Amcalar teyzeler birbirleriyle dertleşiyor, kimi çıkmayan düşük kira ödeyen kiracısını eriyor, eleştiriyor, kimi zalim ! ev sahibine verip veriştiriyor.

Mahkemeye çağrılan şahitler saatlerce mahkeme kapısında beklediklerinden dert yanıp yüz iki yüz lira gibi yol giderlerini mesailerini karşılamayan tanık ücretlerine veryansın ediyor. Mübaşir hâkim ,kalemler bu ağır yük altında bir davaya beş dakika ayıramayacak durumda ve pek çoğu hallerinden bıkkın. Duruşma salonu kapılarındaki metreleri bulan duruşma sayısı aslında fotoğrafı özetliyor. (fotoğraf).

Kira ihtilafları, uyuşmazlıkları , davaları malum son birkaç yıldır patladı. Temelinde ülkemize özgü yüksek enflasyon, pandeminin maliyet ekonomisine yansıttığı ekonomik neticeler, özellikle büyük şehirlere göçmen nüfus akışının yarattığı konut açığı gibi etkenler var.

Ama bu depremin ! sonuçlarına karşı bir o kuvvette hukuk, Adalet, çare üretememe de bizim zayıflığımız olmalı. Mahkeme sayısını bir miktar artırmak ve Kira ihtilaflarında mahkemeden önce Arabulucuya başvuru şartının bu yükü arzu edilenin çok altında azalttığını sonuçlar söylüyor.

Ekonomiyi düzeltmek, yeterli konut üretmek dışında, adli alanda başka neler yapılabilirdi. ? Benim sorum bu. İncelediğimiz pek çok çağdaş hukuk sistemleri Mahkemelerin yüklerini azaltmak için arabuluculuk şartı dışında “Tahkim” müessesesine önem ve ağırlık veriyor. Misalen Medeni Kanunu pek çok özel mevzuatı aldığımız İsviçre yargı sistemi ve mevzuatı da.

Bizde mahkemelerin iş yoğunluk ve sayısı gelişmiş ülkelere kıyasla gerçekten oldukça fazla ve diğer bize özgü kronik nedenlerle , yargılama süresi oldukça uzun.

Bu durumun aksine de bazı yazılarımızda da ısrarla üzerinde durduğumuz “tahkim” usulü , çabuk ve pratik bir yargılama usulünü gerçekleştirmek için idealdir.

Halihazırda kira bedeli tespit ihtilaflarında tahkim usulü kabul edilmiyor. Üzerinde serbestçe tasarruf edilen alanlar için geçerli ve kamu düzeni gibi endişeler hakim tahkimde. Ancak Taşınır, taşınmaz ( konut işyeri vb) kiralarında kira sözleşmesine konulacak hükümlerle , ya da tahkim allaşmasıyla yine de tahkimin avantajlarından yararlanmak, doğabilecek ihtilafları daha ucuz süratli şekilde neticelendirmek mümkün ki bu da siz okurlar için önemli bir not olsun.

Yönetenlerimiz, Adalet bakanlığı ve hukuk çevreleri gelişmiş sistemlerde daha fazla alan bulmaya başlayan Tahkim müessesesinin ağırlığını yoğunluğunu sağlayarak tahkim usulünü sadece kira uyuşmazlıklarında değil, mahkemeleri ve insanları daraltan, psikolojilerini bozan tüm hukuki uyuşmazlıklarda mümkün olduğunca hayata geçirmek için çaba harcamalıdır.

Neden mi ? Mahkeme duvarında yazıyor, “Adalet Mülkün temelidir” ve “Geciken Adalet, Adalet değildir.”

Saygılarımla.