Ericsson, 15 ayrı ülkedeki şehirde ve her şehirden 15 - 69 yaş arası 500 kişi ile yaptığı bir anket çalışması çıktı geçen gün karşıma. Bunun dışında her yıl 40’dan fazla ülkede 100.000’den fazla kişiyle röportaj toplamda 1 milyar civarı insanın bakış açısıyla yapılmış bir çalışma. Sanal gerçeklik ve teknolojinin gelişimi ile ilgili kişilerin bakış açıları ve görüşleri alınmış. Konu teknoloji ve gelişim olunca bir şekilde patent, fikri mülkiyet, telif hakları kısmı nasıl yürütülecek sorusu geliyor aklıma. Yapılan araştırmadan çıkan sonuca göre 2030 yılında aklıma bu soru geldiğinde cevabı da bir iletişim aygıtından karşıma çıkacağı yönünde.
Eskiden uzay filmlerinde bahsedilen, ya da çok abartı bir konu olarak çocuk aklımızla kurduğumuz hayallerdeki aletlerin ya da durumların artık hayatımızın için var olması gibi bu ankette de kişisel görüşlerin gerçekleşme ihtimali yüksek görülmüş ve hayallerin uygulamaya dönme ihtimali üzerinde durulmuş. 
Günümüzde teknoloji öncelikle iki duyu ile hareket ediyor; görme ve ses. İnternette baktığımız herhangi bir ürünün tüm teknolojik aletlerimizde karşımıza çıkmasına daha yeni şaşırırken, kendi aramızda konuştuğumuz konunun yine tanıtım olarak aynı mecralarda karşımıza çıkması hepimizde ‘dinleniyoruz’ farkındalığını oluşturuyor.  Burada konu dinlenmekten ziyade sesimizden çıkan verilerin teknolojik aletlerle algılanması ve ona göre kendi içinde kurgulanan bir sistematikle bize reklam olarak dönmesi. Burada inanılmaz bir pazarlama sistemi var fakat bu sistemi tescil edebilecek bir hukuki altyapı yok.
Biz hala bu yaşadıklarımıza şaşıraduralım Ericsson Research’te göre teknoloji o kadar gelişecek ki, 2025 yılına kadar tüm duyuların algılanıp sanal gerçekliğin yaşanacağı, 2030 yılına kadarda düşüncelerin dijital olarak iletme yeteneğinin sağlanabileceği bir ortam olacak. Burada tüketici davranışları gözlemlenerek reklam amacıyla kullanılmasının dışında, hayatı kolaylaştırmak için de kullanılacağı pek çok alan olacak. Tüm duyu organlarının dijital iletişime dönmesi belki bir yemeğin tadının alınması, bir kokunun duyulmasını sağlayacak. Sesimizin aile bireyleri tarafından bile ayırt edilemeyecek derece benzerinin yapılması konuyu nerelere götürür siz de tahmin edersiniz 
Bu daha iyi tanımlamak için raporda şöyle bir örnek verilmiş. Çok da hoşuma gittiği için aynen yayınlıyorum;
Mutfağınızda oturuyorsunuz. Binbir Gece Masalları partisi yapmayı düşünürken oda değişmeye başlar. Arap müziği yumuşak bir şekilde çalıyor, sade mutfak fayansları parlak desenler alıyor ve kuzu yahnisi kokusu burnunuza çarpıyor. Şimdi rustik dokuma pamuklu bir bezle, çiçeklerle, yanan mumlarla ve egzotik bir şekilde kaplı olan masaya bakışınızı çeviriyorsunuz. Dokunduğunuz ve yeniden düzenlediğiniz süslü tabaklar masada yerini alıyor. Arkadaşlarınızın avatarları, takvim erişimiyle sandalyelerde görünüyor, masanız dijital bir mağazadan alınan malzemelerle doluyor, tazeliklerini kontrol etmenizi ve yeni bir yoğurt sosunun tadına bakmanızı sağlıyor. İki konuk vejetaryen olduğu için, siparişinizi vermeden önce bitki bazlı bir güveç de tadabilirsiniz.
Teknolojiyle sanayide insana olan ihtiyacın azalacağından hatta azaldığından bahsediliyor ama kişisel iletişimimizde nasıl bir noktaya geleceğiz. Çok değil 2020-2030 yılları için yapılmış bu öngörünün ne kadarına şahit olacağız? Bunun çalışma, pazarlama, üretim ayağına yansımaları nasıl olacak? Hayatımızı kolaylaştıracak mı, yoksa dijital bir sistemin içinde hapis mi olacağız? Günümüzde kişisel verilerin gizliğinden bu kadar bahsedilirken düşüncelerimizin okunabildiği bir kısma geçtiğimizde bizi neler bekleyecek? Şu an yazılımlar bile tescille koruma altına alınamazken bu sanal gerçeklik alt yapıları nasıl korunacak ve doğru ellerde kalacak? Hem bu teknolojiyi görmek ve yaşamak istersen hem de tüm teknolojik aletleri bırakıp bir köye yerleşme hissi benim gibi başkalarında da uyanıyor mu? Bu konu bende çok soru bıraktı, birazda sizde bıraksın :) 
İyi haftalar.