Rusya ve Ukrayna ile iş yapan arkadaşlarımı arıyorum, onlar ile kültürel ve ekonomik açıdan durumu değerlendiriyoruz ve ben de sizlerle paylaşmadan edemiyorum.
Otomotiv, tekstil ve tarımsal alanda ihracat ve ithalat yapan arkadaşlarıma özellikle yaşamış oldukları sıkıntıları konuşuyoruz.
Öncelikle savaşın sevimli hiçbir tarafı olmadığını özellikle belirterek konuşmaya başlıyorlar.
Bu ülkeler ile çalışan iş insanları çok uzun yıllardır çalıştıkları için duygusal olarak da etkilendiklerini belirtiyorlar.
Savaşı, dramatik bir romanda kahramanının daha ilk sayfada öldürülmesine benzetiyor bir sanayici.
Bir diğeri ise “normal hayat devam ederken birden patlayan savaş vahşetinin insanlar üzerinde yarattığı travmayı yaşayandan başkası bilemez, ne desek boş” diyor.
Otomotiv sanayi alanında yirmi yılı aşkın Rusya ile çalışan arkadaşım “çok büyük bir proje için çalışıyorduk bütün yatırımlarımızı bitirdikten üç ay öncesi hızlı bir çalışma devresine girmiştik maalesef işi askıya aldılar” diyor.
Tarım konusunda ithalat yapan arkadaşlarım özellikle hububat ithalatının ülkemizi olumsuz etkileyeceğini belirtiyorlar.
Ama tarım politikasında değişikliğe gidilirse ülkemiz yine eski formunu yakalar ve hatta tarımda 50 milyar dolar ihracat potansiyeli oluşur diye de belirtiyorlar.
Görüşmüş olduğum arkadaşlardan ithalat yapanların hepsinin sipariş vermiş olduğu ürünler gemilerde bekliyor, bir kısmı ise yolda. Çok da olumsuz konuşmuyorlar.
Arkadaşlarımın bu görüşleri uzun yıllardır bu ülkelerle alışveriş yapmış olmalarından, Rusya ve Ukrayna’nın insan yapılarını bilmelerinden kaynaklanıyor.
Arkadaşıma özellikle soruyorum “Arpa ve buğdayı Rusya’dan alamazsak sıkıntıya düşer miyiz?”
“Hayır, düşmeyiz diyor. Fransız buğdayı var, Kanada buğdayı var, İran, Arjantin var oralardan ithalat yapabiliriz ama elbette maliyeti daha yüksek olur” diye belirtiyor.
Gelin görün ki Fransa, Almanya ve diğer gelişmiş ülkeler hem teknoloji üretiyorlar hem de arpa buğday yetiştiriyorlar.
Soruyorum “peki, biz kendi ülkemize yetecek kadar neden yetiştiremiyoruz?”
Tam 50 yıldır bu işlerin içinde olan arkadaşımın cevabı şöyle: “Tarım üretimi tamamen politika ve de planlama ile ilgili, eğer Türkiye isterse iki yıla kalmaz hem kendine yetecek kadar arpa, buğday, mısır, ayçiçeği gibi ürünleri yetiştirir, hem gübresini üretir ve 5 yıl sonra da toplam tarım ihracatı 50 milyar doları bulur” diyor.
Ben inanıyorum, çünkü konuştuğum insanlar bu işleri dünya çapında yapıyorlar. Aynı zamanda Rusya’nın, Ukrayna’nın ve çoğu Avrupa ülkesinin ürünlerini reeksport yaparak diğerlerine de satıyorlar.
Ve ülkemiz insan kaynağında da küçümsenmeyecek düzeyde vardırlar.
Uzun lafın kısası un var şeker var, istenilirse helva yapılacaktır.
Saygılarımla