Murat Kuter BURSA HAKİMİYET’teki köşesinde ‘’Tarımımız, tarım eğitimi ve birkaç not’’ başlıklı yazısında ülkemiz tarımındaki geçmişten bugüne eğitim etkinliklerini değerlendirdi, özellikle Osmanlı’dan günümüze, 176 yıllık köklü bir geçmişe sahip olduğumuzu vurguladı. İstanbul’da Yeşilköy semtinde bulunan Ayamama Çiftliği’nde 1846 yılında kurulan Mekteb-i Zirai Şahane, ülkemizde tarımın bilimsel yönünün ortaya konulduğu ilk adım olduğunu, Bursa’da ise Ziraat Mektebi(Hüdavendigar Hamidiye Ziraat Ameliyat Mektebi) 1890’da dönemin Bursa Valisi Mahmud Celaleddin Paşa tarafından tarım konusunda eleman yetiştirmek üzere kurulduğunu aktardı. Parasız ve yatılı olan bu mektepte her birinde 20’şerden olmak üzere üç sınıfta okuyan toplam 60 öğrenci bulunuyordu. Sevgili Murat yazısının devamında B.U.Ü. Ziraat Fakültesi’nin kuruluş sürecini de detaylı biçimde anlatmış.

Osmanlı’nın bu iki okulun kuruluş ve işleyiş biçimine baktığımızda, tarım yapılan alanların içine kurulmasıyla, bugün tarımda gelişmiş ülkelerdeki uygulamalı eğitim sistemini o yıllarda işlettiğini görüyoruz ve de bunu öğrenmekle gurur duyuyoruz. Bursa Ticaret Borsası Hüdavendigar Hamidiye Ziraat Mektebi’ni restore ederek yeni yüzüyle eğitim sistemimize katılımını sağlıyor. Biliyorsunuz ben bu köşede tarımda olsun, hayvancılıkta olsun, sanayide olsun kaliteli eleman açığımızı uygulamalı eğitim modeli ile kapatacağımızı her vesile ile sizlerle paylaşırım, tersi adımları da hüzünle karşılarım. Bu vesile ile Bursa’mızın çok verimli tarım toprakları üzerine sanayi bölgeleri kuran sanayicilerimize bir kez daha sesleniyorum, bu topraklar üzerinde yaşayacak gelecek nesillerimizin çocuklarının doğru tarım yöntemlerini öğrenecekleri uygulamalı tarım meslek okulları inşa edin, değerli tarım topraklarımızı kullanmanızın hiç olmazsa toplumsal bir bedelini ödeyin ve Milli Eğitim Bakanlığı ile Tarım Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına, görevlerini yapmak üzere teslim edin.

Bu arada hiç unutmadığım ve bana hüzün veren bir anımı tekrar paylaşmak istiyorum, DSİ olarak Kayapa’da yaptığımız sulama barajından Ziraat Fakültesi arazisinin sulanmasını sağladığımızda, Fakülte Dekanımıza, artık suyunuz da geldi, sulu ortamda meyve yetiştirmeye başlarsınız dediğimde, ama bizim işçilerimiz yok ki cevabını aldığımda çok üzülmüştüm, sizin öğrencileriniz sizin işçileriniz, onlar bu işi yaparak mesleklerinde doğru adımlar atmayı öğrenecekler, demiştim.

Şimdi gelelim örnek alınacak bir ziraat mühendisimize, Van’ın Çaldıran ilçesinde 2050m rakımlı arazisinde, kış aylarında, -45C derecelere düşen sıcaklığı ile ülkemizin en soğuk noktasında domates yetiştiriciliğine soyunan ziraat mühendisi Yusuf Taşkın’ın başarısına. Çaldıran bölgesinde yeraltındaki sıcak su rezervini 20 sene önce yaptıkları soğuktan korunmalı seranın ısıtılmasına kullanarak yılın en soğuk döneminde de, -45C derecelerde topraksız tarım yapıyorlar ve domates, biber, salatalık ve benzeri sebzeler yetiştiriyorlar, dışarda Sibirya soğuğu varken içerde Antalya sıcağında bu üretimleri başarıyorlar. Bu üretimde en gelişmiş tarım yöntemlerini kullanıyorlar, bu üretim sürecinde oluşan bilgi birikimlerini de paylaşıyorlar, kendi meslektaşlarına, öğrencilere, ziyaretçilere bu bilgi ve deneyimlerini aktarıyorlar. İşte size araştırmacı, çözüm bulucu, başarılı bir ziraat mühendisi örneğimiz.

Ülkemiz ziraat mühendisleri ailesinin güçlü bilgi birikimine sahip olduğunu, bu bilgilerini çiftçimizin çok güçlü tarımsal yetenekleriyle, ülkemizin verimli toprak yapısıyla, dört mevsim iklim koşullarıyla bütünleştirdiklerinde ülkemizin dünya tarım pazarının ön sıralarında koşacağına inanıyorum.

Bu örneklerden de, her dalda olduğu gibi tarımda da eğitimin uygulamalı olmasının ve bilimin geliştirdiği bilgileri sahaya akıtmanın önemini yine görüyoruz. Çaldıran’da -45C derecede domates yetiştiren ziraat mühendisimiz gibi tüm ziraat teknik insanları bilgi ve yeteneklerini topraklarımızla buluşturduğunda, her zaman söylediğim gibi Türkiye hiçbir tarım ürününü ve de hayvan ürününü ithal eden değil, dünya pazarlarına çaydan narenciyeye, muza, buğdaya, arpaya, pirince, nohuda, mısıra kadar tüm tarım ürünlerini ve de süt ürünlerini ihraç eden ülkeler arasına yerleşir hem de ön sıralara…