Geçtiğimiz hafta Cuma günü basına düşen İçişleri Bakanlığı kaynaklı haber dikkat çekiciydi.

Güvenlik güçlerince Mercek-4 adı verilen ve neredeyse tüm yurt çapında gerçekleştirilen ruhsatsız silah ve kaçakçılık operasyonunda bine yakın ruhsatsız silah ve bu suça yönelik binin üzerinde şahıs hakkında yakalama gözaltı işlemi uygulandığı haberlerde yer alıyor.

Sayın Ali Yerlikaya ‘nın Bakanlığı devralmasından kısa bir süre sonra aktivitesi ve çapı artan sokağın huzuruna yönelik bu tür önemli operasyonlar toplumda devlete dair güven ve moral hislerini yükselttiği gibi hukuk devletinin olmazsa olmazı kanun hakimiyetinin etkinliğinin sağlanması adına son derecede taktir edilesi icraatlar.

Yakın olanlar bilir, binlerce adrese eş zamanlı arama izni almak, bunun ön istihbaratını sağlamak, faaliyeti bilgi sızmadan gizlilik içerisinde yürütmek, yakalanan şahısların tutanakları, hastane muayeneleri salt bu işlemler bile güvenlik güçleri için devasa işlerdir. Adreslere nokta atış baskınlar, yakalamalar, el koymalar, İfadeler, teşhisler, delillerin toplanması, hukuk güvenliği ve masumiyet karinesi çiğnenmeden şahısları, dosyaları Adalet teşkilatına teslim etmek küçümsenmemesi gereken hani derler ya her yiğidin harcı olmayan işler.

Hani dilimizden düşürmüyoruz ya hukuk devleti hukuk devleti diye. Ki elbette ki düşürmeyeceğiz.

Ancak Hukuk devleti olayı sadece bireysel sosyal hak ve özgürlüklere saygı ve korunmasıyla sınırlı değildir. Aynı zamanda ve en başta bireylerin güven ve huzur ortamı içerisinde yaşama haklarının korunması kollanmasıdır. Halkın huzur ve güven içerisinde yaşaması da elbette temel ekonomik sosyal siyasi kültürler faktörler dışında güvenlik gücünün bu amaca yönelik etkinliği ve hakimiyeti ile mümkündür.

Kötü örneklere göz attığımızda (Güney Amerika, Meksika hatta hırsızlık ve gasplara terk edilmiş sıradan İtalyan şehirleri gibi bazı Avrupa kentleri de dahil) Devletin güvenlik gücünün etkinliği, hak hukuk içinde güvenle yaşamanın önemi daha iyi idrak edilebilir.

Hal bu şekilde olmasına karşın esas sorun, güvenlik güçlerinin işi Adli makamlara tesliminden sonra başlıyor. Zira 6136 sayılı yasamıza göre ruhsatsız silah taşımanın cezası 1 yıl hapis, sonra on aya düşürülüyor ve kağıt üzerinde bir ceza, kanun suçun failleri için tutuklama / fiilen hapiste yatırma gibi etkili müeyyideye sahip değil. Suçun sanığı ruhsatsız silah edinemiyor. Gerçi zaten ruhsat alabilse ruhsatsız silahı neylesin.

Bu kez büyük özveri emeklerle Adliyeden salınan binlerce kişinin yeniden ruhsatsız silah edinebilmesi bu işin kaynaklarına derinden inilmedikçe malum çok ta zor değil. Medyada da yer alan kaynaklara baktığımızda ruhsatsız silah ve kullanan sayısının yüz binlerce, edinmenin kolay olduğu bir gerçek.

Bu Sebeple de Güvenlik Güçlerinin özverili gayretlerinin etkili sonuçlar üretebilmesi için etkili Kanunla, etkili adli uygulamayla müeyyideler/ karşılıkların olması şart.

Bir de hatırlatma, Kanuna ruhsat süresi geçip süre uzatılması unutulmuş olanlar için ayrı bir hüküm konulması gerek. Zira mevcut yasa ve uygulamada ruhsat uzatmayı unutan bireylerin durumu ruhsatsız silah taşıyanlarla eşleştiriliyor ve bir daha ruhsat alamama, yargılanıp basit de olsa sabıka kaydına maruz kalma gibi gerçekten adaletsiz sonuçlarla karşılaşılabiliyor.

Sağlıklı işleyen bir Hukuk devleti mekanizması içinde güven ve huzur içinde yaşanılacak günler dileği ile.