Tarihte Avrupalı, insan dışkılarını sokaklara dökerken, Türkler kanalizasyon sistemi kullanıyor, su bentleri inşa ediyordu ancak günümüzde Avrupalı kanalizasyon rögar kapağı ile ilgili sorunları çözmüşken, Türkiye’de rögar kapağı terörü aldı başını gidiyor.

Bir türlü asfalt kotunda kapak inşa etmeyi, aynı hizada kapak yapmayı, kapakları yol kenarlarına almayı beceremedik gitti.

Geçenlerde feribota yolcumu götürmek, birkaç gün sonra da feribotla gelen yolcumu almak için Mudanya ilçemize gidip döndüm. Eğer şerit değiştirmeden yol alıyorsanız, kapakların en az yarısına denk gelmeme şansınız yok. Kapakların üstünden geçmeyeyim diyorsanız yolda slalom yapmanız şart. Her kapağın asfalttan yüksekliği ya da alçaklığı da farklı. Kimi yolun iki cm, kimisi beş ya da yedi cm altında ya da üstünde. Standart sıfır. Kimi kapaklar yan yana ve bazen ikisi de altta ya da üstte bazen ise biri altta diğeri üste. İşte bunlar çok kötü. Bir kazaya neden olmak istemiyorsanız, kaçma şansınız neredeyse yok.

Bazılarını gördüğünüzde çok geç oluyor. Fren yapsanız arkadaki araç aynı refleksi verir mi emin değilsiniz. Sağa ya da sola kaçsanız trafik akıyor. Bir çarpışma endişesi ile mecburen kapakla çılgın ama kısa ve sert bir temas yaşıyorsunuz. O anda arabanın altından gelen sesler korkunç. Aks mı kesti, lastik mi parçalandı belli değil. Hele yeni Mudanya yolunun, eski Mudanya yolu ile kesiştiği Geçit’e giriş öncesinde yolun daraldığı köprüden ata bulvarı kavşağına kadar olan 8-9 km’lik kısmı. Tam bir yatay ve düşey slalom alanı. Gerçi şehrimizin hemen tamamındaki caddeler için benzer tehlikeye işaret etmek hiçte abartı sayılmaz.

Neden bu konuda özürlüyüz anlatayım… Bir ara Bulgaristan’a verdiğim fason işler nedeni ile ayda en az 1 kez gider gelirdim. Kapıkule’den geçtikten yarım saat sonra Harmanlı’ya gelirsiniz. İşte o küçük kasabanın girişinde bir köprü tadilata alınmıştı. Mesleğim nedeni ile ilgimi çekmişti ve yapımın bütün aşamalarını izleme imkânım oldu. E5 yolu üzerindeki 40-50 metrelik bu köprünün tamiri, trafiğe de açık kalması nedeni ile neredeyse 6 ay sürdü. Ancak kale gibi sağlam iş yaptılar.

İstanbul Edirne otoyolu o dönemde Rahmetli Özal zamanında yeni yapılmıştı. Gıcır gıcır otoyolda ilk kışın geçmesinin ardından tamiratlar başladı. Ve yıllarca farklı farklı noktalarda tamiratlar devam etti. Bitecek gibi de değil otoyollarımızdaki tamiratlar.

Bursa’daki Ankara yolunu düşünün. Bildiğim 40 yıl o yolda inşaat, tamirat bitmemiştir. Caddelere ve sokak aralarındaki asfaltlara bakın. Pek çok kısımları kırık döküktür. Çünkü güya ihaleler ucuza verilir, sonra asfaltın ne alt ne üst malzeme kalınlığına bakan bulunur. İnsafa kalmış bir iştir. Problemin nedenleri açıkça ortadadır. Herkes bilir ama kimse işini doğru yapmaz. Çünkü düzen böyledir.

E5 üzerindeki ağır trafiği biliriz. Avrupa’ya akan tır trafiği önce bizim Edirne otoyolundan ve arkasında uzun yıllar Filibe’ye kadar gidiş geliş 2 şeritli E5 ile devam etmişti. Bulgaristan’daki tek otoyol Filibe-Sofya otoyolu idi. Diyeceğim o ki, 2004 hatta 2005 yıllarında kadar 3-4 yıl süre ile ayda en az bir sefer geçtiğim bu yolların Bulgaristan bölümünde Harmanlı’daki köprü tamiratı dışında bir tamirata rastlamaz iken, bizim yeni otobanımızda ise tamirat hiç bitmemişti.

Sanıyorum anlaşıldı. Neden bizim şehir içi yollarımız rögar kapakları nedeniyle tuzaklarla dolu. Neden yolların ve kapakların kotları kendi kendine ve düzensiz değişip duruyor.