Yazının başlığından devlet ya da kamu gücünün vatandaşa haksız gözaltı ya da tutuklamalar sonrası “özür” ya da “telafi” mahiyetinde derhal tazminat ödediği sonucu lütfen çıkarılmasın.

Bu dilek ancak insana hakka hukuka kıymet veren insani düşünce zihniyetinin hakim olduğu yönetimlerde olur.

Hukukumuzda durum şu. Bir savcının imzasıyla kolluk kuvvetleri tarafından bir suç şüphesiyle gözaltına alındınız. Milletin içinde ensenize basılarak polis aracının içine oturtulup ifadeye götürüldünüz. Emniyet binasında dört duvar arasında iki bitmeyen gece yaşadınız. Arada hastaneye götürüldünüz muayene-işkence izi var mı yok mu? Diye.

Bir de bakıldı ki sizin suçla suçluyla bir bağınız yok.

Hatta yanlışlıkla 40 kişiye karşı açılan ceza davasında “usulen” 41. sanık oldunuz. (ki binlerce örnek yaşanıyor)

Yıllar süren yargılamada avukat tuttunuz.

İşlendiği iddia edilen olayla uzak yakın ilginiz olmadığını haykırdınız ve 10 yıl sonra sizi yargılayan sistem sizin olayla hiç bir bağınızın olmadığını kabul etti beraat ettiniz.

İşte bu tür durumlarda kaybolan zamanınız, işiniz, itibarınız, moraliniz, belki parçalanan aileniz, maddi durumunuzun karşılığı ne?

Söyleyeyim, ikinci bir mücadeleye girip 3-5 bin lira tazminatla neticelenen, bu nedenle de “yapanın yanına kâr” misali ilkel bir soruşturma/ yargılama/ hak ihlalleri iklimini soluyoruz.

Geçtiğimiz günlerde Anayasa mahkememiz bu durumun “hak ihlali” olduğunun altını çizse de, AYM de dava açabilmek sonunu getirebilmek bile bizde deveye hendek atlatmaktan daha güç koşullarda maalesef. Üstelik bir ömür sürecek uğraş istiyor.

Haksızlıkla haksız suçlanma ve yargılamayla karşılaşmadan bu yakınmanın kıymetini anlamak zor olsa da bugün başkasına yarın bize.

İnsanı manen öldürmüş olmanın karşılığı 3-5 bin lira olmamalı.

Bu ayıp bize yeter.

Saygılarımla…