Takvimler, yazının kaleme döküldüğü anda Cumhuriyetimizin ilanının 100.yılına birkaç gün kaldığını söylüyor.

Özünde vatandaşlarına kendilerini yöneteceklerini seçebilme, yönetenlerin yetkilerini kanunlarla denetimlerle sınırlama, denetleme, hatta yönetenlerin iş ve işlevlerini mahkemeye yargı yoluna taşıma, eşitlik, hak ve özgürlükler gibi imkânlar, şansları veren bir yönetim şekli Cumhuriyet.

İnsanların, hak ve özgürlükler noktasında kendilerini diğerleriyle aynı statüde görüp, kendilerini geliştirebilecekleri, farklı sesler melodiler oluşturabilecekleri, öz saygınlık hissedebilecekleri bir iklim. “Gerçek Cumhuriyetler”, seçme seçilme, yürütme yargı erklerinin dengeli bağımsızlığıyla halkın iradesinin mutlak olduğu, ancak (meşhur ifadeyle burası çok önemli) temel insan hak ve özgürlüklerinin yönetenlerin keyfince kısıtlanmasında halkın çoğunluğunun görüşünün oyunun iradesinin bile yetmediği bir yönetim şekli.

İngiltere, Norveç türü halen süren krallık örneklerinde de Monarşinin “çakma” hali söz konusu ama kıyafeti geçip vücuda bakınca halk iradesinin gerçekten hakim olduğu temel hakların değişik şekillerde garantiye alındığı esasen yerleşik bir “Cumhuriyet” yönetim şeklinin görünümü söz konusu. Halen monarşiyle idare edilen sistemlere gelince, Maslow’un temel gereksinimler piramidinde vatandaşlarının üst ihtiyaçlara / niteliklere sahip olabilme şanslarını, oradaki gereksinimlerini ne derecede sağlayabilecekleri konusunda ( kadınların, farklı inançların, farklı fikir sahiplerinin gündelik yaşamları ) azıcık kafa yormak bile Cumhuriyet inkılap ilke ve değerlerimizin daha iyi anlaşılabilmesi için yeterli.

Ve tabii ki Cumhuriyet ‘in korunması, kollanması, geliştirilmesi, insanların refah ve medeni seviyelerinin yükselmesi de Adaleti prensip edinmiş, adil gelir dağılımını en üst seviyede hedeflemiş bir sistemde, her bireyine eşit şanslar verebilen bir sistemde, eğitimli, okuyan, üretebilen nesillerle mümkün. Tıpkı Atatürk’ün özlem duyduğu gelecek nesli hayal edip tasvirlediği gibi.

İşte Atatürk, silah arkadaşları, canını varını ortaya koyup istiklal ve Cumhuriyet uğruna ona inanan milyonlar, esasen bugünkü 80 küsur milyon neslin Maslow piramidinde sözü geçen özgüvenli, özgür, üretebilme yeteneğine sahip, yurtta ve cihanda barışı ülküleyen vatandaşlarının oluşturduğu, saygın, medeni, müreffeh Türkiye’sini hayal ederek, tüm gereksinimlerini karşılayıp en üst seviye insanlık değerlerine sahip bireylerin hakimiyetinde bir organ olan devlet ülküsüyle bu mücadeleleri verdiler ve Cumhuriyeti bize adeta hediye ettiler. Bize düşen de Nutukta da yazıldığı gibi onu korumak kollamak yüceltmek. Başarılı olduk mu? kısmen.

Daha ilk günden tarikat cemaat isyanları, askeri darbe ve girişimleri, yakın tarihte yaşanan Fetö terör örgütü kalkışmaları sadece öne çıkan büyük tehlikeler atlattı genç Cumhuriyetimiz tüm bunlara rağmen Halkımızdaki Cumhuriyetin 100.yılı coşkusuna bakıp umudu artırmamak, heyecan duymamak mümkün değil, ezici çoğunluk olarak Cumhuriyeti kuran ecdadımızın taşıdığı ruhla aynı ülkülerle yine dimdik ayaktayız.

Cumhuriyetimizi korumak kollamak ve yüceltmek için 80 kusur milyon vatandaş olarak ev ödevlerimiz büyük:

Öncelikle zihni aydınlık ve gelişmiş, üretebilen, araştıran, okuyan, akıl, bilim ve vicdana göre yargı üreten 21.yüzyılın çağdaş insanını yetiştirmeye odaklanacağız.

Farklılıklarımızı zenginlik olarak esas alıp yurtta ve cihanda barış ruhuve söylemini gönüllerimizden dillerimizden düşürmeyeceğiz.

İnsanı insan yapan, insanlığa en yaraşır kabul edilmiş temel haklar ve demokratik değerleri, kurallarımıza tüm yönetim organlarımıza, sistemimize tam anlamıyla yüklemeye çalışacağız.

Hukuk alanında da tanıdığımız altına imza attığımız temel hak ve özgürlükleri, bağımsız ve tarafsız yargı yetkisini, yasama yürütme yargı güçleri arasında gereken denetim ve bağımsızlık ölçütlerini daima gözeteceğiz.

Tüm bireyler, sivil toplum ve meslek örgütleri, kurumlar ve temsilcileri olarak Cumhuriyetin temel değerleri, sunduğu kitaplarda satırlarda kalmış temel hak ve özgürlükleri yüceltmek için haklarımızı her ortamda çekinmeden savunup Cumhuriyetin bize sunduğu özgürlüklerin içinin hiçbir kişi ve kurum tarafından boşaltılmasına müsaade etmeyeceğiz. Her zaman özümüze güvenmeyi de not edip daima bir olmayı ve birlik olmayı da unutmayacağız.

Bu duygularla belki de göremeyeceğiz J ama; Cumhuriyetimizin 200.yılında çok daha müreffeh, güçlü bir Türkiye ümidiyle 100.yıla erişme şansına sahip olan tüm okurlarımızı ve vatandaşlarımızı tebrik ederken Atatürk ve silah arkadaşlarını rahmetle yad ediyor, ülkemiz insanımız uğruna canını feda eden tüm şehitlerimizin ruhlarına saygı ve rahmet, gazilerimize şükran duygularımı sunuyorum.

En derin saygılarımla.