Geçtiğimiz hafta içerisinde Avrupa Birliği Adalet Divanı’ndan (ABAD) çıkan karar, başlıkta belirttiğimiz gibi Spor Hukuku ve profesyonel spor kulüpleri çevrelerinde deprem yaratacak nitelik ve içerikte.

“Court of Justice of the European Union” orijinal adıyla, bizde ise ABAD kısa adıyla 1952 yılında kurulan bu yüksek mahkeme, Avrupa Birliği hukukunu ilgilendiren konularda son sözü söyleyen kurum. Avrupa Birliği’ne üye ülkelerle ya da Avrupa Birliği kurumlarıyla ilgili davalarla ve üye ülke mahkemelerinin bir üst kuruma sevk ettiği uyuşmazlıklarla uğraşıyor. Bu yüksek mahkeme, bir alt derecede yargı yeri olan Avrupa Toplulukları İlk Derece Mahkemesi’nin çoğu kararlarında da temyiz mahkemesi sıfatını taşıyor.

İşte bu mahkeme kendisine yapılan bir başvuruda özetle dedi ki; “Bundan böyle CAS kararlarını sadece İsviçre Mahkemeleri değil diğer Avrupa Birliği ülkelerinin yetkili mahkemeleri de gözden geçirebilir, sebep uygunsa uymayabilir.”

Uluslararası Spor tahkim Mahkemesi olarak bilinen CAS’ın merkezi malum İsviçre’de. İsviçre AB üyesi değil. Davanın Kaynağı olan uyuşmazlık, FIFA'nın 2015 yılında Belçika kulübü RFC Seraing'e, "Üçüncü Taraf Oyuncu Sahipliği" (Third-Party Ownership - TPO) yasağını Doyen Sports adlı bir fonla yaptığı anlaşma ile ihlal ettiği gerekçesiyle getirdiği transfer yasağı ve para cezasından kaynaklanmakta.

Karar giden sürece göz atalım, FİFA'nın yaptırım kararı, RFC Seraing tarafından Spor Tahkim Mahkemesi'ne (CAS) taşındı. CAS, FIFA'yı haklı bularak yaptırımları onadı. CAS kararının iptali için açılan dava, İsviçre Federal Mahkemesi tarafından reddedildi. İsviçre hukukuna göre denetim, yalnızca usuli ve çok sınırlı esasa ilişkin nedenlerle mümkündü. RFC Seraing, haklarının ihlal edildiği iddiasıyla Belçika mahkemelerinde dava açtı. Belçika Yüksek Mahkemesi (Temyiz Mahkemesi), İsviçre'de verilen ve kesinleşen bir CAS kararının Belçika'da "kesin hüküm" (res judicata) sayılıp sayılmayacağı ve bu durumun AB hukukuna uygun olup olmadığı konusunda ABAD'dan ön karar talep etti. Dava ABAD'a bu şekilde intikal etti.

Karar paragraflarına, gerekçesine ve ruhuna göz attığımızda AB’nin kendi normlarını koruyucu bir bakıma “mili ya da siyasi” olarak yorumlanabilecek etkenler görebiliyoruz. Şöyle ki, gerekçeyi yorumlayan meslektaşlarımızın genel fikri; AB üyesi olmayan bir ülkenin yargı yeri AB mevzuatını takmayabilir, bu durum da AB’nin genel prensipleri ile adil yargılama ilkelerine aykırılıklar içerebilir endişelerini içeriyor.

CAS kararlarının AB hukukuna uyumu önemle vurgulanıyor ve deniyor ki bir ülkenin bağımsız ulusal yargısı bir başka ülkenin ya da spor kurumunun düzenlemesine kurallarına doğrudan tabi olamaz, buna uymama hakkı hakkı ulusal yargının doğal yapısı olmalıdır. Oysa CAS kararları sadece İsviçre mahkemeleri tarafından tanınmayabiliyor, kaldırılabiliyor, yargısal denetimden geçebiliyor. Bu hak sadece İsviçre mahkemeleri değil Tüm AB mahkemelerine ait olmalıdır.

CAS tarafından yapılan ilk açıklamada kararın AB dışındaki tarafları için bir değişiklik yaratmadığı vurgulansa da bunun spor çevrelerini teskin edici bir açıklama olduğu fikri hakim. Elbette ki içeride ve dışarıda yansımaları olacak. Henüz yorum yaklaşım ve ön görüler çok taze.

Nihayetinde CAS'ta görülen kazanılan, kaybedilen davaların AB ulusal mahkemelerine taşınmasının önünü açmakta bu karar. Spor Tahkim Mahkemesi (CAS) için etkilerine gelince altını çizelim CAS, küresel spor anlaşmazlıklarında nihai karar mercii olma konumunu AB sınırları içinde sanırım kaybetmiştir. Kararları artık AB'de ikinci bir hukuki denetime tabidir. Bu durum, CAS'ın gelecekteki kararlarında AB hukukunun normlarını daha fazla dikkate alması yönünde kurumsal önemli bir baskı yaratacaktır.

Davayı açıp kararı alan RFC Seraing’in Avukatı Jean-Louis Dupont ise kararı, "1995'teki Bosman Kararı'ndan bu yana spor hukukundaki en büyük zafer" olarak niteliyor. CAS Avrupa birliği mevzuatı uyumu konusunda yeni kural ve uygulamalar geliştirmek zorunda kalacak. FİFA ve Ulusal Spor federasyonları toplanıp kararın getirdiği ilkeler çerçevesinde statü ve kurallarda bir takım değişiklik ve uygulamalara gitmek zorunda kalacak.

Spor kulüplerimizin, hatta spor adamlarımızın da kararın getireceklerini, götüreceklerini iyi değerlendirmeleri gerekecek. Malum Avrupa Birliği ülkesi değiliz. Bu anlamda CAS kararlarını doğrudan TC Yargı yerine götürüp durdurma, iptal , itiraz temyiz gibi yasal yollar bize kapalı gözükse de son karar sadece bizim değil diğer AB üyesi olmayan ülkeler kişi ve kuruluşları için de bu yolu açabilecek ilham ve gerekçeler içeriyor.

Öte yandan, karar sonrası bir Alman ya da Fransız teknik direktör CAS’ın Türk kulübü lehindeki nihai kararını güvenmediği İsviçre mahkemeleri yerine kendi ülkesinin yargı yerine götürebilecek gibi gözüküyor.

Son paragraftaki bu ve benzeri yeni gelişmeler bir süreliğine spor hukukunda CAS’ın yerleşik hakimiyetini sorgulayacak ve spor hukukunda zincirleme deprem etkileri yaratacak gibi.

Gelişmeleri izleyelim bakalım.

İyi haftalar dileklerimle.

Öztürk YAZICI- Hukukçu