1970’lı yıllarda Bursa’da haftada bir gün Yıldırım semtinde Yıldırım pazarı, Altıparmak’ta Çarşamba pazarı, Muradiye’de Salı pazarı kurulurdu. Ayrıca her gün açık olan meşhur Tuz pazarı ile haftada üç gün kurulan Reyhan pazarı vardı.

Bir de pazar günleri Demiryolu Caddesi’nde pazar pazarı kurulurdu ki kilometrelerce uzunluktaki bu pazarda neredeyse her şey satılırdı.

En son pazar esnafından alışverişimi 1986 yılında yaptım. Evimin önünde çarşamba pazarı kurulmasına rağmen bir daha pazardan limon bile satın almadım.

O tarihten günümüze sebze ve meyve ihtiyacımızı eşim karşıladı ki o da tercihini manav veya marketten yana kullandı.

Benim gerekçem, pazar pazarından aldığım iki kilo domatesin hepsinin ama hepsinin çürük olması ve tezgah sahibine söylediğimde ise bana söylenmesi olmuştu ki ben de sonrasında böyle bir karar almıştım.

Pazar yeri gezmeye bayıldığım için bu keyfimi hep ya Tuz pazarında ya da Reyhan pazarında çıkarmaya devam ettim ama yine de alışveriş yapmadım.

Ta ki geçen hafta Reyhan pazarına gidinceye kadar. Bu protestomu üzüm satın alarak bozmuş oldum.

Dünyanın birçok yerinde de pazar gezdim, Yunanistan ve İtalya bize çok benzer ama Fas’ın Marakeş şehrinde bir pazar yeri vardır, inanılmaz büyük ve güzeldir. O renkler ve birbirinden farklı insan karakterleri harikadır. Açıkta, üzerine onlarca sinek konmuş etten tutun da mantarından değerli taşlara, canlı, vahşi, uçan kaçan hayvanına varıncaya kadar ne ararsanız vardır.

İstanbul’da da ülkemizin pek çok yerinde de güzel pazarlarımız var ama ben balığından çiçeğine, peynirinden sucuğuna, turşusundan yaban otuna kadar rengarenk canlı ve hareketli bir pazar olarak Bursa’daki Reyhan ile birlikte Tuz pazarını dünya kategorisine girecek nitelikte güzel pazar yerleri olarak kabul ederim.

Tabii ki bu pazarları pazar yapan bir diğer şey de şehir merkezinde olmalarının yanı sıra Kapalıçarşı ve Uzun çarşı ile aynı güzergahta olmalarıdır.

En büyük özelliklerinden biri de her türlü bütçeye hitap edebilecek bir yapısının olmasıdır. Ayrıca Reyhan, fırınları ve orloncuları ile de meşhurdur.

Yani altını da var gümüşü de, eti de var sakatatı da, peyniri de var balı da, ayvası da var narı da, kuru bakliyatından yaş meyve sebzesine, dağ mantarından ithal muza, turşusundan turşu kabına, zeytininden yağına, çerezinden çiçeğine kadar her şey var. Fakiri de zengini de o pazarda yani gerçek ülkem insanı oradalar.

Son olarak Fransa ve İtalya’dan sonra meyve, sebze kokusu aldığım tek yer Tuz pazarı, Reyhan çarşısı ve Çakır Hamam’daki köylü pazarıdır. Başka yerde bu koku gelmez burnuma. Sonuç olarak kırk yıla yakın bir pazarcıya küstüm ama pazara küsmedim, küsemedim, küsemem de.